Nilüfer Zontul Aktaş

An İns-an Zam-an...

Nilüfer Zontul Aktaş

Hayat, çoğu zaman bilinmezlik gibi görünse de; ne bir denklem! 
ne de sadece aklın keskin bıçağıyla bölünen bir muammadır ...
Hayat, bazen sadece hissetmektir
gökyüzünün sessizliğini,
toprağın sabrını,
suya düşen ışığın ürkek titreyişini...

Yaşamak, gözle görünmeyen tellerde
bir melodiyi duymak,
adını bilmediğin bir kuşun
kalbine fısıldadığı özgürlüğü sımsıcak hissetmek
Yaşamak fark etmektir... 
İnsan, çoğu zaman hayatı çözülmesi gereken bir problem gibi görür. Sanki her şeyin ardında gizlenmiş tek bir doğru cevap vardır da biz onu bulduğumuzda huzura ereceğiz…
Oysa hayat, çoğu zaman böyle işlemez. Çözmekle uğraştıkça kaybolur, hissetmekle buluruz kendimizi.
Hayatın bize verdiği en büyük armağan, anın içinden sessizce geçerken sevgiyle onu fark etmektir.
Bazen rüzgârın esişinde, bazen bir çocuğun gözlerindeki masumiyette, bazen de kendi yorgun kalbimizin hâlâ çarpıyor oluşunda gizlidir bu. Zamanı anlamak en çok bu duyguyla kolaylaşır.
An'lar içindedir zam'an. Ve onu kalbiyle yaşayanlar anlar. Duyguları bertaraf etmeden yaşayanlar kutlu yolculuğa talip olurlar...
Bütüne ulaşmak puzzle parçalarını bulmakla başlar. An o parçaların her biridir.
An, kendi toprağında köklenir. Biz ona tutunduğumuzda, geleceğin kaygıları da geçmişin pişmanlıkları da anlamını yitirir.
Hayatı çözmek, aklın işidir, ama yaşamak, kalbin işidir. Çözmek bizi yorar, yaşamak bizi büyütür. Çünkü insan, her şeyi bilmeye çalıştığında yorulur, ama anı hissettiğinde güçlenir.
Hayat, anların kıymetiyle sorulara cevap verir. Sırrın içindeki sebepleri peyderpey gösterir.  Teslimiyet ruhuyla yaşayıp, incelik katanlar ve bu sırrı hissedebilenler, sürekli çözmeye ihtiyaç duymadan kendi yollarını bulurlar.
Zaman içinde insana kolay ve zor gelen anlar vardır. 
Zor zamanlar, insana iki şey öğretir. Biri, sabrın ne kadar ağır ama kıymetli bir hazine olduğu, diğeri küçük şeylerin aslında ne kadar büyük mutluluklar taşıdığı.
Bir yudum sıcak çay, bir dostun kelimesi, bir çocuğun gülüşü… En karanlık günlerde bile bunlardan zevk alabilen insan, hayatı çözmeye değil, yaşamaya başlamıştır.

Hayatın anlamı, acıyla tükenmek değil acının içinde bile bir kıvılcım bulabilmektedir. Çünkü insan, en zor anlarında bile “iyi ki yaşıyorum” diyebiliyorsa, işte o an gerçek bilgeliğe yaklaşmıştır.
An da kalmanın ömrü bereketli kılmanın sırrı belki de budur.
Ne mutlu eden şeyler hep bakidir , ne de zor zamanlar hiç bitmeyecek. 
Ama insan, ikisinin arasında bir denge kurmayı öğrenirse, o zaman her an kıymetli olur. Ve insan kendi önsözüne bağlı kaldıkça hayatın özünü yakalar. Son sözüne de doğru okur vesselam .

Yazarın Diğer Yazıları