
Varlığın Yokluğu
Nesibe Aldemir
Hayatın her geçen gün daha da kolaylaştığı bir çağın ortasında yaşarken zorluklara tahammül seviyemiz her geçen gün biraz daha azalıyor. Yaşamımızı kolaylaştıran ne varsa çabucak benimseyip hayatımıza yerleştiriyoruz. Bizde haklıyız nihayetinde. Hayatımızı kolaylaştırmak için çaba göstermek ve bu minvalde yol almak en doğal hakkımız.
Kendimize en doğal hak olarak tanıdığımız kolaylıkların peşinden koşarken kapitalist düzenin bizi içine çeken cazibeli dünyasının ışıltısı g/özümüzü alıyor. Bu sebepten düşünmeden yaptığımız alışverişlerin gerekliliğini sorgulamaya zaman kalmıyor. Evimizi süpüren robotlar, yemeğimizi çabucak ve az yağla pişiren fırınlar, temizliği ve hayatı kolaylaştıran binlerce ürün… Hatta pirinç yıkayan makineler, doğrayıcılar, eziciler, kesiciler… Başımızı döndüren çeşit çeşit kahve makineleri…
Tüm bunlara sahip olmayınca hiçbir şeyimizin olmadığı hissine kapılıp mutsuz hallere bürünmek… Acaba tüm bu kolaylaştıran ürünlere sahip olan insanların hayatı yeterince kolay mı? Ya da bu ürünler vadettiği kadar kolaylaştırıyor mu hayatı? Bir soru daha ki bu kolaylaşan hayatın içinde giderek yaşama karşı dirayeti azalan insanların sayısı artıyor mu?
Zaman, birbirini kovalayan bu soruların eşiğinden hızlıca geçiyor. Durup düşünmeye vakit de kalmıyor. Ya da biz vaktimizi bu sorulara ayıracak kadar kıymetli görmüyoruz. Sosyal ağların tuzaklarına düşmüşüz. Gezindiğimiz sayfalarda gördüğümüz ürünler ihtiyacımızmış gibi albeni diye bağırıyor. O ürünlerin birçoğu bize hayatımızı kolaylaştıracağını vadediyor. Netice olarak hepsi değilse de çoğu hayat kolaylaştıran ürünler. Bu konuda hemfikir olduğumuz kanaatindeyim.
Teknoloji yaşamımıza girdiği günden bu yana uzun uzun tartışılan konular bir yana bu kadar kolaylığın içinde zorluklar karşısında dirayeti azalan bizler bir yana… Şöyle ki haline şükredip bolca vaktinin olduğunu söyleyenlerin sayısı yok denecek kadar az çoğunlukta. Hayatın getirdiği sıkıntılara karşı duysal dayanaklılığımız aşınmış. Gerek sosyal çevremizdeki gerekse ailemizdeki ilişkileri birbirine bağlayan ipleri kesmeye hazır vaziyette bekliyoruz. Elimizde bir makasla dolaşacak kadar tedirgin bekleyişimizin altında yatan duygulardan habersiziz.
Bunca kolaylığın içinde zorlaşıp karmaşık hale gelen insan ilişkileri gösteriyor ki birbirimize karşı anlayışımız azaldı. Varlık içinde yokluk çekenlerden olduk. Açık sözlüyüm diyerek ağzına gelen her cümleyi kuranı özgüvenli sandık. İnsanları kırmamak için özen gösterenleri bir şeyden anlamayan kişilerden saydık. Maddi dünya içinde yüklerimiz azaldıkça manevi dünyamızdaki yüklerimiz arttı. Envaı çeşit kahve makineleri mutfağımızın başköşesinde dururken birlikte samimiyetle kahve yudumlayacak insanların sayısı azaldı. Yirmi dört saatlik süren hikâye paylaşımlarında verdiğimiz mutluluk pozları gönül coğrafyalarımızdaki diyarları şenlendirmiyor.
Pazardır, markettir, alışveriş merkezleridir hepsi emrimize hazır vaziyette bekliyor olsa da şuradan bir kilo sevgi, bir kilo anlayış, bir nezaket, bir kilo saygı, bir kilo da diğerkâmlık ver diyeceğimiz bir mağaza yok. Tüm bu güzelliklerin bize gösterilmiş olması kalbimizi mesut eyliyor. Fakat bizim de güzel davranışları sergilemeye gayretimiz yok. Varlık âlemini gözle görünenden ibaret sandığımızdan mıdır bilinmez içimizdeki yoksulluk ve yoksunluk duygusu tüm cihanı sarmış. Elle tutulmayan gözle görülmeyen ne varsa yokluğuna muhtaç hale gelmişiz vesselam…