
Tutsak gönüller durağı
Nesibe Aldemir
Göğsündeki imana gıpta ederim ey çocuk!
Çağlayarak diline düşen zikre,
Özüne nakış nakış işleyen teslimiyetine,
İmrenirim zalimin karşısında dik duruşuna,
İçim sana sızlarken derinden,
Ne gelir ki bu zayıf imanımla elimden,
Sen Rabbine emin adımlarla yürürken,
Eminim kürsüsü yeri göğü kaplayanın merhametinden.
Düştüğüm dünyalık kuyusunda karanlıktır tüm çağlar,
Gönüller birbirinden uzakta,
Düşler kırık, ayaklar sırattan kaymakta.
Boykot ediyor kalbim masum bebeklerin feryadını,
Zalimin bitmeyen zulmünü,
Masumun kanıyla kırmızıya dönen toprağı,
Yere göğe sığmayan bu tarifsiz acıları,
Kalem hiç bu kadar zayıf kalmamıştı ey çocuk!
Ç/alınan hayallerini, oyunlarını, sevinçlerini anlatmaya.
Coğrafyana düşen acıyı, kederi, katliamı yazmaya…
Ölen kim söyle ey çocuk!
Vicdanlar mı, insanlık mı, bizler mi, onlar mı?
Zalim “zalimlik” rolünü en iyi şekilde sergilerken,
Uykularımızı tarumar etmiyorsa bu katliam,
Hangi hücremiz kanıtlar diriliğimizi,
Dualarımız g/özyaşı olup çölümüze yağmur olmuyorsa,
Hangi sonbaharın yağmurunda huzur kokar toprak,
Analar yavrusuz, çocuklar yetim kalmışken,
Hangi serzenişler yansır kırık aynalardan gönlümüze,
Hangi kurak iklimlerde yetişir Mescid-i Aksa’nın gülleri,
“Özgürlük ruhta başlar” diye haykır tüm dünyaya ey çocuk!
Haykır da tutsaklığımız sona ersin, sökülsün prangalar kalbimizden.