
Toplumsal Çürüme ve Biz
Nesibe Aldemir
Toplumsal değerlerin giderek çürüdüğü ve kokusunun mide bulandıracak hale geldiği bir zamanda yaşıyoruz. Her dönemin kendi içinde zorluğu ve kolaylığı vardır. Bunun bilincinde olsak da insani değerlerin değerini yitirmesi kalan günlere olan umudumuzu tarumar etmektedir.
Televizyonlardan evlerimize sızan programlar kanalizasyon misali gözümüzü, gönlümüzü ve dahi zihnimizi kirletir duruma geldi. Aile gibi önemli bir toplumsal kurumu olmayacak şekilde ayaklar altına alan, birkaç olumsuz örneğin teşhir edilerek insanların akıl ve ruh sağlığıyla oynanan bu programlara acilen müdahale edilmelidir.
Kötülüğün sesinin bu denli ayyuka çıkmasını önlemek için neyi bekliyoruz? Ahlaki çöküntü ve yozlaşmanın arttığı bir toplumda yaşarken çocuklarımızla birlikte hayata daha umutla bakmak nasıl mümkün olacak? Gözümüzü kulağımızı kapatsak dahi TV’lerden sızan kanalizasyon kokularına bir şekilde maruz kalıyoruz. O gün çıkan haberlerin konuşulduğu ortamlardan kaçış mümkün olmuyor. Herkesin kendince bir kınama ve yorum getirdiği olay örgüleri günlerce gündemlerimizi meşgul ediyor. Yüreğimiz daralsa da kulaklarımız isyan etse de kötülük ve çirkinlik hızla yayılmaya devam ediyor. Bunun önüne geçmenin mümkün olmayacağına hemen herkes ikna olmuş durumda.
Merak ediyorum acaba yetkililer, toplumsal ahlakın bozulup tarumar edilmesi için kasten hayatımızın orta yerine yerleştirilen bu programları görmüyorlar mı? Görüp de niçin sessiz ve hissiz kalıyorlar? Gündüz kuşağının seyrini değiştirmenin hayatın ve toplumun seyrini değişmek olduğunu akıl edemiyorlar mı?
Ailenin temelini korumayı ve güçlendirmeyi hedefleyen “Aile Yılı” projesinin hatırına ailenin imajını yok eden bu programlar neden kaldırılmıyor seyrimizden?
Annelerin, babaannelerin, anneannelerin yanında gündüz kuşağının gölgesinde büyüyen nesiller nasıl yeşerecek? Bizim onlara sunmak durumda olduğumuz hayat öğretileriyle onların içinde olmasını hayal ettiğimiz gelecek birbiriyle örtüşmüyor. Çünkü kulaklarıyla beslendikleri kanallar onlara aldatmanın, sahtekârlığın, evlilik dışı ilişkilerin, şiddetin, insan öldürmenin ve dahi çocuk öldürmenin normalimiz olduğunu aşılıyor.
Sürekli kötülüklerin konuşulduğu daima kötülerin çığırtkan olduğu bir dünyada yaşamak bizim de çocuklarımızın da iyiye olan inancını zayıflatmaktadır. Bu zayıflığın getirdiği rehavette kaybolduğumuz gerçeğini de kabulleniyoruz. Sadece TV programlarıyla sınırlı kalmayıp sosyal medya ağlarını da saran bu sarmaldan kurtuluş yollarını aramak gerek.
Başta yetkili merciler gündüz kuşağıyla TV’lerden evlere sızan kanalizasyon borularına acil müdahale etmelidir. Sonrasında bizler evimize, bilgisayarlarımıza ve telefonlarımıza sızan sızıntılara dikkat ve rikkat kesilmeliyiz. TV izleme ve sosyal medya kullanımı konusunda bilinçli davranmalıyız.
Madem bizi ve çocuklarımızı koruyan bir düzen yok o halde bizler elimizden geldiğince buralardan gelecek zararı en aza indirme mücadelesinde olalım. Aksi halde gün geçtikçe artan toplumsal çürümenin bir parçası olacağız. Ve dahi bizler de çürümeye yüz tutacağız vesselam.