
Sahne Arkası
Nesibe Aldemir
Nerede bir samimiyet ve samimi niyet varsa sahne arkasında kalmaya mahkûm oldu. İyilerin sesi kısıldı buna bağlı olarak da iyiliklerin sesi az gelir oldu kulağımıza. Bu sessizliğin ortasında çöle dönen bir diyar oldu dünya.
Çölün ortasında sıcaktan şikâyet edenlerimiz çoğaldı ama çölü yeşertmek isteyenlerimiz azaldı. Çağın kurak geçen mevsimleri insanın yüreğini katılaştırdı. Bu katılaşmanın etkisinden midir bilinmez insanın maddeyle arasındaki bağ günden güne güçlendi. Ahlak denilen kavram niteliğini yitirdi. G/özümüzde normalleşen haller dünyayı el birliğiyle nasıl da kurak topraklar haline getirdiğimizi gösteriyor.
Ne ağaçlar yetişir oldu bahçemizde ne otlar bitti. Çiçekler, güller zaten çoktan göçtü. Duyduğumuz kötü haberleri yarıştırırken kendi hayatlarımızdaki yavanlıktan bahsedemez olduk. Dijital dünyanın prangalarında kıvranırken kendimizi olmadığımız kadar özgür hissettik.
Belki ahvalimizin farkındaydık belki değildik. Ama değişen dünya düzenine ayak uyduralım derken güzel hasletlerimizi kaybeder oluşumuz bizi hissizliğe sürükledi. Bu sürgün bizi değerlerimizden etti. İnsanı ve toplumu ayakta tutan, toplumsal düzeni sağlayan değerlerimiz yerle yaksan oldu.
Karşımıza çıkan enkazdan hepimiz şikâyetçiyiz. Lakin duruma müdahil olup elini taşın altına koyanımız da yok. Onurlu bir hayat için mücadele edip iyilikleri çoğaltma gayretinde olanlar ise hayat sahnesinin arkasında yaşıyor. Bu nedenle sahnede görünen kötüler, alkışlananlar ise kötülüğün sesi oluyor. Bu duruma serzenişlerde bulunup ah vah etmenin çare olmadığını anlasak da aktif rolde olmayı da tercih etmiyoruz. Üzerimizde serili olan ölü toprağından mıdır bilinmez eylemsizliğin ruhumuzu saran kasvetinde boğuluyoruz. Bedeni ihtiyaçlarımızın kölesi olup rehavet içinde yaşamayı kendimize layık görüyoruz.
Tespitlerimiz yerinde olsa da çözüm yollarına başvurmaya takatimiz yok. Ya da rahatımızdan ödün vermeye niyetimiz yok. Bunca yokluk içinde günden güne ölüme terk ettiğimiz ruhumuz yorgun. Birbirine karışan sesleri ayırt etmeye çalışan yüreğimiz daralmış.
Bize gereken iyilerin ve iyiliğin sesinin yüksekliğidir. Neye ne kadar gücümüz yetiyorsa karınca kararınca misali daim eylem halinde olmak… İyiliği çoğaltma gayretiyle yaşamak… İlaveten kötüden ve kötülükten yüz çevirmek. Yine iyi olanın ve iyiliğin kadrini bilmek.
Bunların neticesinde ne değişecek ki diyenleriniz olacaktır. Ne değişir ne değişmez kesin olarak bilinmez. Ama sahne arkasında da olsak bir duruşumuz olacaktır bizi ayakta tutan. Ömrümüz dalgaların su üzerindeki çerçöp misali bir oraya bir buraya savurduğu saman tanesi kadar kıymetsiz değildir. Hayat kısa, yol meşakkatli ise adımlarımız iyi izler bırakacak kadar sağlam atılmaya değer. Varsın sesimiz kısık kalsın hayat koridorlarında. İyi okuyup iyi yaşamak olsun şiarımız. Yaşamak bir avuç umuttur demişti saçına karlar yağmaya başlayan kadın. Umudunuz daim, iyiliğiniz bol olsun vesselam…