Nesibe Aldemir

Eylüle Veda

Nesibe Aldemir

Sonbaharın ilk demidir eylül. Hüzün mevsiminin başlangıcıdır. Kışa atılan adımın ilkidir. Üzerine şiirler, şarkılar, türküler yazılmıştır bu haseple.

Hüznün koridorlarında dolaşmak gibidir eylülden geçmek. Biraz serin biraz sıcak havanın ortasında yaşamaktır eylül. Ilık rüzgârların ve sarı düşlerin izdüşümüdür. Kolaylıktır eylül, sıcakları sessizce yolcu eden. Sonbaharın ilk göz ağrısıdır. Nazlıdır bu yüzden. Hızlı gelir geçer tıpkı ömrümüzde iyi hissettiren günler gibi. Bir esinti gibi değer kalbimize ılık rüzgârları. Dökülmeye başlasa da ağaçlar en çok eylül de gülümser.

Eylüle benzer ömrümüzün bazı dönemleri. Değişimlerin başladığı sancılı süreçler, yapraklarımızın kuruyup döküldüğü anlar, zamanlar eylül ile bağdaşır. Hüzünlenir kalbimiz ömrümüzün eylülünden geçerken. Ve belki de acıya boğulur. Hatıralarımız gelir aklımıza. Boğazda düğüm olur bazıları. Derin nefesler alamadığımızı hissederiz. Nedenlerin, niçinlerin içinde kayboluruz. Her kayboluş bir yaprağımızı daha döker. Uçsuz bucaksız bozkırlara savrulur gözyaşlarımız.

Duymak, görmek, anlamak ve anlamlandırmak… Ağacımızdan düşen her bir yaprakla yeniden şekil alır dallarımız. Bazen umudumuz solar çiçekler misali bazen meyvelerimiz dökülür. Yavaş yavaş soğumayı da öğreniriz dünyadakilerden. Belki de kenara çekilip soluklanmanın zamanı gelmiştir. Ömrün sonbaharına yol almak için.

Ömrün sonbaharı bir öğretmen misalidir. Sonsuzluğa aralanan kapıların arasından sızan huzmeleri gösterir. Hüzne gark olan insanın biraz gerçekle biraz hayalle hemhal olmasına vesile olur. Tefekkür ve tevekkül kapılarından geçirip teşekkür kapılarına vardırır.

Sararmış benzimize rağmen kızıla boyanmış akşamüstlerinde segâh makamında okunan ezanlara kulak kesilir kalbimizin. Siyah bir örtü gibi gökyüzünün üzerini sarmadan gece,  dualar dökülür dilimizden. Özüne yolculuk başlar eylüle veda ederken. Serin akşamlara merhaba der insan, derin geceleri karşılarken.

Dünya serüvenimizin bir gün son bulacağını hatırlatır sonbahar. Topladıklarımızdan, bizim diye benimsediklerimizden bir gün vazgeçmek zorunda kalacağımızı da hatırlatır. Dökülen her yaprak ömürden giden günleri anımsatır. Aylar, yıllar, asırlar geçer. İnsan ki hiç yaşamammış gibi hızlıca unutulur gider. Sonsuzluk iklimine taşıdığı yağmurlar hariç yapıp ettiklerinin manası kalmaz yeryüzünde. Ardından iyi cümleler kurmak için çabalayanlar olsa da herkes kendi hayatının ekranına çabukça döner. Belki de en çok bunun üzerinde düşünmeli insan.

Gayretini, çabasını ve dahi emeğini sonsuz baharlara harcamalı. Sonbaharı da tüm derinlikleriyle yaşamalı. Sararmış ağaçları, serinleyen rüzgârları, aniden yağan yağmurları, dökülen yaprakları da özümsemeli insan. Buradan aldığı özle kendi sonbaharına aynalar tutmayı öğrenmeli. Ve dökmeli yapraklarını, soğuk esmeyi de bilmeli. Yağmalı yağmurlarla birlikte. Gözyaşlarıyla salmalı geçmişin acısını. Toprakla hemhal olan yağmurun kokusunu duymalı kalbinde. Sonsuz baharları kucaklamalı. Eylüle veda ederken kapılarını ekime açmalı sonuna kadar.

Hülasa, mevsimler gelir geçer yeryüzünden, insanlar gelir göçer dünyadan. Tüm vedalar hüzün taşır bağrında. Bir eylül daha geçti ömrümüzden. Hüznü, kederi ve acıyı bıraktı koynumuza. Yaşamak tüm hislerle güzeldir dedi meczup ve ekledi kaçamazsın hayatın eylülden, hüznünden ve sonbaharından. Belki de sonsuz baharların nazıdır çektiklerimiz vesselam.

Yazarın Diğer Yazıları