Nesibe Aldemir

Dünyanın Kanayan Yarası

Nesibe Aldemir

Gazze…

Göğe yükselen feryatların diyarı… Masum çocukların kanıyla rengi kırmıza dönen topraklar…

Zalimce yaptığı soykırımla tüm dünyanın nefretini üzerine toplayan Netanyahu ve ona destek veren tüm caniler yeryüzünde arsızca dolaşıyor. Bunu bir insanlık meselesi olarak görenler dünyanın neresinde olursa olsun haykırmaya devam ediyorlar. Son zamanlarda Avrupa sokaklarındaki gösteriler kadar umudumu artıran bir görüntü yok zihnimde.

Sözde Müslüman ülkelerin liderleri konumunda olan şahısların Gazze’deki soykırıma sessizliği ve umursamazlığı bir Müslüman olarak beni derinden sarsıyor. Bizi Allah’a ve Ümmete şikâyet eden masum çocukların ve yüreği acıyla kavrulan annelerin feryatları gün içerisinde kulağımda çınlıyor. Biliyoruz ki Rabbim merhametlilerin en merhametlisidir. Fakat unutmayalım ki haksızlığın karşısında susmak bizi dilsiz şeytanlardan kılar.

Efendimiz(s.a.v) deyimiyle “Sizden her kim bir kötülük veya çirkin bir şey görürse onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse diliyle değiştirmeye çalışsın. Ona da gücü yetmezse kalbiyle onu hoş görmeyip kabullenmesin ki bu da imanın en zayıf derecesidir” (Müslim, İman 78). İmanımızın zayıflığı acizliğimizin hayat bulmuş halidir Gazze konusundaki duruşumuz. Henüz tam anlamıyla hayatımıza geçiremediğimiz boykot meselesi başta olmak üzere bu konuyla ilgili bir kelime dahi etmeyen ünlü diye anılan ünsüzler insanlığımızın kalitesini gözler önüne koyuyor.

Gazze’de yaşanan insanlık dramı siyah ve beyaz kadar kesin bir çizgiyle dünyadaki insan profilini ikiye ayırdı. Bir zulmün karşında olanlar iki zulme sessiz kalıp destekleyenler. Avrupa sokakları kadar sesimizin çıkmayışı başta kendi yaşadığım topraklar adına umudumu yitirme sebebim oldu. Yine sözde Müslüman ülkelerin liderleri ve insanlarının Gazze’deki kıyıma sessiz sedasız kalması ve dahi destek vermesi yürekleri derinden sarsıyor. Bu iki ucun arasında yaşarken arafta kalan yanımızla hayatın tadının kalmadığını söylüyoruz.

Doğru düzgün yapamadığımız boykotla, derinlerden edemediğimiz dualarla ve belki ulaşır umuduyla gönderdiğimiz yardımlarla vicdanımızı rahatlatmaya çalışsak da bilelim ki imtihanımız ağır. Gazze’den gelen görüntüleri izlerken tadımızın kaçmasına bile tahammülümüz kalmamış. İnsanlığın orta yerinde yanan ateş içimizi yakıp kavuruyor. Bu ateşi görmezden gelenler işine geldiğince gündemi değiştirip bizi işgal ve meşgul ediyorlar. Yazık ki vicdanlar abluka altında her geçen gün biraz daha işlevini yitirmeye devam ediyor. Gazzeli kardeşlerimizle aynı atmosferi soluduğumuz için aldığımız havaya acı, keder ve feryat karıştığından mıdır bilinmez tabiri caizse tadımız tuzumuz kalmadı. Duymamak, görmemek ve şahit olamamak için kendimizi ne kadar zorlasak da bugünümüzün acı gerçeği masum çocukların kanıyla ıslanan topraklar biz dünya sakinlerine çiçekler güller bitirmeyecek. Göğe yükselen masum insanların bedenine gökler şahitlik edecek.  Ve şehitlerin gülen yüzlerinde saklanacak ebedi saadetin izleri.

Vuslat yakın veya uzaktır Hakka bilinmez. Ama daha önceki yazılarımda değindiğim gibi Gazze okuldur seküler hayatın içine sıkışmış biz insanlara. Belki de bu okulun en zayıf notlarını alan öğrencileriyiz. Kendi hayatlarımızı mercekler altında alıp dağılmış zihinlerimizi toparlayıp notlarımızı yükseltme gayesinde olalım. Net bir duruşla sarsılan kimliğimizi doğru yere sabitleyelim. Duru bir imanın gölgesinde dinlenir gibi seyrine doyamadığımız Gazzeli çocukların alnından öpelim. Karınca misali ağzımıza aldığımız suyu yangınlara taşıyalım. Hiç değilse tarafımız belli olsun fikrini aşıp, ben insanım insanlığa yakıştığı gibi eylemler sergilerim fikriyle hareket edelim. Gazze’yi dünyanın kanayan yarası olarak görmedikçe insanız demek sözden öteye varmayacaktır vesselam… 

Yazarın Diğer Yazıları