Melahat Sengir

Tarihin, Lezzetin ve El Sanatlarının Şehri Gaziantep

Melahat Sengir

Gaziantep.. Şehrin adı, Anadolu'nun derinliklerinden gelen bir ezgi gibi yankı yapar kulaklarda. Her köşe başında farklı bir hikâye, her sokakta başka bir zaman dilimi geçmişten bugüne uzanır. Sadece mutfağıyla değil, taşla, toprakla yoğrulmuş tarihiyle de büyüler insanı. Gözlerinizi kapatıp bir an hayal edin; Gaziantep’in dar, taşlı sokaklarında yürüyorsunuz. Her adımda tarihin izini sürüyor, her köşede farklı bir zaman diliminden sesler, kokular ve renkler yükseliyor.

Zeugma Antik Kenti: Geçmişin Derin İzleri

Şehir, geçmişin kokusunu içinde barındıran bir labirent gibi, tarih ile iç içe geçmiş bir yapının içinde bulundurur kendini. Zeugma Antik Kenti, işte bu derin izlerin en güzel örneklerinden birisidir. Adı, zamanın yavaş akışına karşın günümüze kadar ulaşan taşlardan yapılmış duvarlarıyla, mitolojik figürlerle, Bizans’tan Roma’ya uzanan bir köprü gibi… Bu kadim kent, bir zamanlar Roma İmparatorluğu’na başkentlik yapmış, medeniyetlerin buluşma noktası olmuştur. Arkeologlar her kazı yaptıklarında, bir zamanlar burada yaşamış insanların izlerini daha da derinlemesine keşfeder. Zeugma'nın eşsiz mozaikleri, bir zamanlar dünyanın dört bir yanından gelen zengin tüccarların yaşadığı bu topraklarda, her bir taşın ardında bir başka hikâye barındırır.

Tarihin, Lezzetin ve El Sanatlarının Şehri Gaziantep

Gaziantep’in Ruhunu Taşıyan Lezzetler

Gaziantep'in ruhu sadece geçmişin taşlarında değil, her adımda karşılaştığınız bir yudum taze çayda, bir lokma fıstıklı baklavanın inceliklerinde, her sabah taze kurutmalıklarla dolu pazarda gezinirken havaya karışan tuzlu havada gizlidir. Oğuzeli ilçesinde, sergenlerde asılı kurutmalıklar, bir zamanlar bu topraklarda yaşamış insanların geçim kaynağı olmuştur. Gözleriniz, güneşin vurduğu kurutulmuş domateslere, biberlere, patlıcanlara takıldığında, o eski zamanlara ait bir iz taşırsınız; zamanın geride bıraktığı izler, bugünün dünyasında hâlâ yaşamaya devam eder. Her şey, doğanın bir armağanıdır burada: Zeytin, patlıcan, biber… En güzel haliyle sergilenir, sunulur size.

Tarihin, Lezzetin ve El Sanatlarının Şehri Gaziantep

Tarihin, Lezzetin ve El Sanatlarının Şehri Gaziantep

Sabunun Başkenti Nizip

Nizip ilçesine doğru yol alırken, bir başka zamanın kokusu sarar etrafınızı. Bu bölge, coğrafi tesciliyle ünlü Nizip Sabunu’yla da tanınır. Yüzyıllardır süregelen bir gelenek, Nizip Sabunu’nun içinde saklıdır. Sabunun hammaddesi olan zeytinyağının, yerel halk tarafından titizlikle işlenmesi ve özenle elde edilmesiyle, bu sabunlar yüzyıllar boyu zamanın hırpaladığı ciltlere doğallığı ve saflığı sunar. Bu sabunun yapılışını izlemek, bir sanat eserine tanıklık etmek gibidir. Her adımda bir gelenek, her kokuda bir öykü var.

Tarihin, Lezzetin ve El Sanatlarının Şehri Gaziantep

Bakırcılar Çarşısı ve Alaüddevle Camii

Şehir, sadece toprağıyla değil, el işçiliğiyle de parıldar. Bakırcılar Çarşısı'na adım attığınızda, bakırın ateşle buluştuğu o eşsiz uğultuyu duyarsınız. El emeğiyle şekil bulmuş bakır tepsiler, cezveler, sahanlar, her biri birer zaman yolcusudur. Usta ellerin, bakırın doğasında var olan parıltıyı çıkarırken sergilediği incelik, Gaziantep’in kadim kültürünün bir yansımasıdır. Bir bakır parçası, sanki yılların birikimiyle şekil bulmuş, elinizde bir tarihi taşıyor gibi hissedersiniz.

Tarihin, Lezzetin ve El Sanatlarının Şehri Gaziantep

Alaüddevle Camii’nin ihtişamlı yapısına adım attığınızda ise tarihin bir başka yüzüyle karşılaşırsınız. Caminin taşları, yüzyılların yükünü taşıyan, her duvarında birer fısıldayan sır barındıran taşlardır. 16. yüzyıldan kalma bu camii, hem mimarisiyle hem de atmosferiyle zamanın bir öyküsünü anlatır. Yağmurlu bir günde caminin avlusunda yürürken, her damla suyun bir başka zaman dilimine dokunduğunu hissedersiniz.

Tarihin, Lezzetin ve El Sanatlarının Şehri Gaziantep

Ve elbette, bu toprakların en ünlü hazinesi: Antep fıstığı. İncecik kabuğunun altında, tatlı ve hafif acı bir lezzet saklıdır. Her bir fıstık, bu toprakların bereketini, güneşin ışığını, toprağın derinliklerinden gelen tohumun özünü taşır. Antep fıstığının anavatanı Gaziantep’tir ve bu eşsiz fıstık, dünya çapında ün kazanmış, her lokması bir başka keyif verir. Gaziantep’e ait bir başka değer ise, Antep çarığıdır. O meşhur çarıklar, dokusuyla, işçiliğiyle tarihin derinliklerinden günümüze uzanan bir mirastır. Adeta her adımda Gaziantep’in kültürünü, halkını, geçmişini ve bugünü taşır.

Barak Ovası

Tarihin, Lezzetin ve El Sanatlarının Şehri Gaziantep

Barak Ovası’nda bir gün batımına şahit olduğunuzda, topraklar üzerine serilen güneş ışığının altındaki buğday tarlalarına hayran kalırsınız. Bu bölgenin tarımı, zamanla şekillenmiş, köklerinden gelen bir geleneği yaşatır. Bulgur, Gaziantep’in mutfaklarında yerini alan, toprağın verdiği en saf armağanlardan biridir. Bulgurun, tarladan sofraya uzanan yolculuğu, Anadolu'nun en köklü mutfaklarının izlerini taşır.

Tarihin, Lezzetin ve El Sanatlarının Şehri Gaziantep

Gaziantep: Zamanın İç İçe Geçen Şehri

Her biri başka bir öykü, her köşe başka bir iz bırakır Gaziantep’te. Bu topraklarda yaşayan halk, geleneklerini, göreneklerini, zengin kültürünü, mutfaklarını ve her türlü sanatı ustalıkla yaşatır. Gaziantep, bir yandan geçmişin derinliklerinden gelen izleri taşırken, diğer yandan modern dünyanın da dokunuşlarını kabul eden bir şehir olarak hayatına devam eder. Her bir adımda tarihin, kültürün ve lezzetin izlerini sürerken, şehri daha derinden anlamaya başlarsınız. Ve her şey, birbiriyle iç içe geçmiş bir şiir gibidir.

Tarihin, Lezzetin ve El Sanatlarının Şehri Gaziantep
Fotoğraflar / Melahat Sengir

Yazarın Diğer Yazıları