
Futbol futbol mudur?
Mehmet Zeki Dinçarslan
Türkiye'nin de mücadele ettiği Avrupa futbol şampiyonası sona erdi. Dünyada hiç şüphesiz en fazla takip edilen spor dalı futboldur. İster istemez bu kadar insanın ilgilendiği futbolun sadece bir oyun olup olmadığı sorusu akıllara geliyor. Futbol sadece bir oyun mudur yoksa farklı yönleriyle farklı amaçlara hizmet eden bir sektör müdür?
Futbol sadece bir spor dalı değildir. Dünya insanının gündemine ilk girdiği zamanlarda farklı yönleriyle önemli olmuş olan bu oyunun bugünkü anlamı çok daha başka. Geçtiğimiz iki yüzyılda futbol, insanların sosyalleşmesine hizmet etti, turnuvalarla barışa destek oldu, gençlerin kötü alışkanlıklardan uzak durup spor yapmasını teşvik etti. Göz önünde olan futbolcuların ahlaki tavırlarıyla izleyici için örneklik teşkil etti.
Bugün futbol, öncelikli olarak koskoca bir sektör halini almış durumda. Eski futbolcular bu sporun bugün aldığı hali esefle izliyor olmalılar. Her geçen gün bu sektöre giren para daha da artıyor, haliyle futbolcuların kazançları da. Üstelik eskiden oyuncular daha sert mücadeleler verirken bugün futbol bir taktik savaşı. Bireysel yeteneklerin eskisi kadar önemli olmadığı oyunda oyuncuların birbirlerine dokunmaları bile çoğu zaman yerlerde yuvarlanmalar, riyakâr bağırışlarla neticeleniyor. Oyun zaman geçtikçe daha da mekanikleşiyor. Modern dünya başarıya giden her yolu mübah sayan bir ahlakı insanlara öğretirken futbol da bundan nasibini aldı. Risk almadan, bireysel yetenekleri çok fazla ortaya koymadan, en ufak dokunuşlara canhıraş bağırışlarla cevap vererek başarıya ulaşmaya çalışan takımlar ve teknik kadrolar var.
Futbol, bugün, egemen güçlerin insanları daha rahat yönlendirebilmek için, onları konsolide etmek için kullandığı enstrümanlardan birisi halini almış durumda. Başta saydığım gibi insanlara faydalı olabilecek özelliklerini yitirmek üzere. Büyük paraların döndüğü sektör yine gençleri kendine çekiyor fakat cezbedici tarafı kötü alışkanlıklardan uzaklaştırması değil büyük paralar kazanma imkânı. Gençlerin ve çocukların hayallerini futbolcu olmak süslüyor çünkü ekranların başında yetişen ve ahlakını ekranlardan alan yeni nesil empatiden yoksun bir bencillik içerisinde. Çok kazanayım, çok harcayayım, çok olayım diyorlar. Topluma örneklik teşkil etmek gibi bir dert zaten spor dallarının hiçbirinde yok. Oldukları halleriyle örnek oluyorlar zaten. Bir spor dalındaki oyuncunun riyakârca kendini yerlere atması artık gerçek örnek. Sonuca giden her yolu mübah göstererek örnek oluyorlar. Giyinişleri, davranışları, dövmeleri, lüks yaşamlarıyla örnek oluyorlar.
Turnuvalarda milletlerini temsil eden oyuncular da yok. Avrupa şampiyonasına bakıyorsunuz her takımda birkaç tane zenci futbolcu bulunuyor. Eski turnuvalardaki farklı milletlerin bir araya gelmesi, kaynaşması ile barışa hizmet etmeleri fikri de yok olmuş durumda. Sonuca ulaşmak için her ülke çoğunlukla Afrika'dan oyuncu transfer etmiş. Ne İngilizi İngiliz, ne Fransızı Fransız. Dünün gladyatörleri ya da köleleri bugün farklı bir isimle aynı işi yapmaya devam ediyorlar. Akif'in dediği gibi, Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ. Allah'tan bizim milli takımımız hâlâ milli şimdilik.
Bizim milli takımımıza yapılan haksızlıklar da gözlerden kaçmış değil. Türkiye'nin şampiyonluğa oynaması işlerine mi gelmedi nedir, anlamsız cezalar ve yüklenmelerle saf dışı olduk turnuvadan. Bir futbolcunun sevinirken yapmış olduğu hareket yüzünden takımı eksik bıraktılar resmen. Bu ayrı bir yazı konusu fakat türlü türlü hareketler ve hatta hakaretamiz hareketler yapan futbolcular ceza almazken kurt işareti yapan futbolcunun ceza almış olması büyük bir haksızlık.
Nihayetinde turnuva sona erdi. İspanya'nın şampiyonluğu ile sona eren futbol şampiyonasının bana düşündürttükleri aşağı yukarı böyle. (Filistin’i resmen tanıyan ve Gazze’de soykırım olduğunu dillendiren İspanya’nın turnuvayı kazanmış olması sevindirici.) İnsanların bir spor dalı ile alakadar olması çok güzel fakat Türkiye ligleri açısından da baksak hadiseye, uluslararası kupalar açısından da baksak ortada sporun temel felsefesi ile uyumlu olmayan durumlar var. Taraftarlık bağnazlığa dönüşmüş, adalet duygusu ortadan kalkmış, sonuca giden yolların ahlakiliği sorgulanmaz olmuş, spor spor olmaktan çıkmış ve bir sektöre dönüşmüş. Bireysel yetenekler yok. Zoraki parlatılan birkaç isim var ve bunların yetenekleri var mı yok mu anlayamıyoruz bile. Çünkü kimse risk almak istemiyor. Kendilerini göstermek de istemiyorlar. Örnek teşkil edecek davranışları da yok zira derinlikleri yok.
Koskoca bir turnuvada Gazze lafı duyan oldu mu aranızda? Ben duymadığım gibi internette yaptığım aramalardan da netice alamadım. Duyan varsa lütfen beni aydınlatsın. Dünyanın bir tarafında masumlar katledilirken, bir soykırım vuku bulurken buna tepki verecek bir iki futbolcu olsun isterdim. "Kalben Filistinliyim" açıklamasını yapan Maradona gibi olmasını beklemiyorum hiçbir futbolcunun fakat en azından sosyal medyada birer makine olmadıklarını, insani yönlerinin de olduğunu ispatlayabilirlerdi. Bir kelimeleriyle olsun bir davaya katkı sunmaktan çekinen bir korkaklar kalabalığını izledik turnuvada.
Futboldan taharet tanımı şair Memduh Atalay'ın tanımıdır. Atalay, futbolu, milyonları uyutan bir beşik olarak görüyor. İnsanların uyanmasına değil uyumasına hizmet eden her şey gibi futbol da kaçınılması gereken bizler için. İyi olan tüm özelliklerini yitirmiş, spor olmaktan çıkmış, insanların konsolide olmasına hizmet eden bu spor dalı yukarıda da saydığım tüm yönleri göz önünde bulundurulunca kaçılması, arınılması gereken bir necaset artık.