
En Güzel Şehir VII – Altyapı ve Teknoloji
Mehmet Zeki Dinçarslan
Altyapı ve teknoloji konularındaki aksaklıklarla alakalı ne söylenirse söylensin kurumların cevapları hazır: “Ama deprem!” Biz de biliyoruz “Ama deprem” fakat aksaklıklar devam ediyor işte. Her gün yerel medyaya yansıyan haberlere bir bakın. Su kesintisi, elektrik kesintisi, altyapı çalışmaları, yol yapımları, trafiğe kapatılan caddeler… Bu insanların konforu depremle yerle bir oldu kabul ediyorum ama siz de biraz acele edin be kardeşim. Biz bu şehirde her gün altyapı çalışmaları adı altında ağır çekim film sahneleri izlemek zorunda mıyız? Biraz hızlanın artık.
Gerçekten de deprem sonrası dönemde kurumların uğraşması gereken sorunlar düşünülünce insanın hoşgörülü olası geliyor. Fakat her şeyi hoş gördüğümüz zaman kurumların vazifelerinin sınırları saydamlaşmış oluyor. Tamam, biz deprem yaşadık; tamam, şehrin her yeri inşaat fakat bir kavşak yapımı da 45 gün sürmez be kardeşim. Trafiği hesaplar olduk bir yerden bir yere gitmek için. Aman şu saatte bu yolda tıkanıklık var, aman şehrin bu noktasına gitmeyelim demeye başladık. Kavşaklar da yapılsın, alt geçitler de yapılsın, yeni yollar da yapılsın istiyoruz. Bunlar yapılırken eziyet görmek istememek de en tabi hakkımız.
Altyapı ve teknoloji düzeyi, şehirlerin geleceğini belirleyen unsurlardan birisidir. En güzel şehir olmak için altyapının da sağlam olması gerekiyor. Her yağmurda caddelerini sel basan bir şehir, hem yaşayanlar için hem de sorumluları için utanma sebebidir. Bu köşede güney kuşak yolunun yağmurda ne hale geldiğini yazmıştım. Şimdi yeniden yağmur mevsimi başlıyor ve Allah rahmetini gönderirse yeniden bu yolu sel basacak mı göreceğiz. Üstelik yolun ortasından kanal geçiyor.
Yaz mevsimimiz susuzlukla geçti. Su kesintileri yüzünden mağduriyetler yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. En doğal insan haklarından olan suya erişim, bu çağda bu kadar zor olmamalıydı. Geleceğin büyük sorunlarından su sorunu bizim de kapımızda bekliyor. Şehirdeki billboardlarda yaz boyunca su ile ilgili vecizeler, hadis-i şerifler, güzel sözler sergilendi. (Hepsinin altında Sami Er yazıyordu). İnsanların su kullanımı konusunda bilinçlenmelerinin sağlanması gerektiği konusunda ben de Sami Er’le aynı fikirdeyim. Okullar açılıyor, en çok bilinçlenmesi gerekenler çocuklardır ve en güzel bilinçlendirme faaliyeti okullarda yapılır ancak. Panolardaki vecizeleri okur geçeriz fakat çocukların aklına kazılanlar hayat boyu çıkmaz. Bir de belediyeler daha ne kadar çim sulamaya devam edecek merak ediyorum. Dünyada su varlığı bu kadar risk altındayken görüntüden başka faydası olmayan çimenlerin sulanması sürdürülebilir bir şey değil.
Suyu, elektriği kurumlar zevk olsun diye kesmiyorlar tabi ki. Arızalar oluyor, çalışmalar oluyor ve kesintiler meydana geliyor. Ne yazık ki bunlardan en son bizim haberimiz oluyor. Muslukların tıslamasıyla, elektriğin aniden gitmesiyle altyapı çalışmalarından ya da arızalardan haberdar oluyoruz. Elektrik dağıtım şirketi bir SMS gönderiyor, bölgenizde kesinti var diye. MASKİ o kadarını bile yapmıyor. Web sayfasında bulabilirseniz kesintiyle ilgili bilgiye ulaşabilirsiniz. Bulması kolay değil ama.
Afetlere hazırlıklı olmak da altyapıyla alakalı bir durum. Büyük bir afetle sınandık ve sınıfta kaldık. Bundan sonra depreme karşı daha hazırlıklıyız diye umuyorum. İnşallah bir daha böyle bir felaket yaşamayız. Afet ve acil durumlar için hazırlıklarımız çok iyi seviyelerde değil. Kurumların, her acil durumda bahane üretmelerini artık hoş karşılayamıyorum. Yağmur yağıyor “ama biz bu kadarına hazırlıklı değildik, çok yağdı”. Kar yağıyor “ama biz bu kadarını beklemiyorduk”. Başka başka hadiseler oluyor, hepsinde ama, ama, ama. Oturup senaryo çalışması yapmıyor musunuz siz? En kötü senaryoda ne yapacağız, hemşehrilerimizin bu olayı en az hasarla atlatmaları için elimizden ne geliyor diye planlama yapmıyor musunuz? İnşallah yapıyorsunuzdur zira bu ama’lar sıkıcı olmaya başlıyor bir saatten sonra.
Akıllı şehir diye bir kavram var. Türkiye’de ve dünyada örnekleri mevcut. Şehir sakinlerinin yaşamlarını kolaylaştırmak için farklı sensörler ve dijital araçlarla veri toplanıp bu bilgilerle kentin kaynaklarını, hizmetlerini, ulaşımını ve güvenliğini yönetiyorlar. Dünyada ve Türkiye’de bunun örnekleri var. Geçen yazımda Estonya’nın dijital vatandaşlık, dijital ekonomi gibi konularda dünyaya nasıl örnek olduğunu yazmıştım. Ah, birileri akıllı şehir kavramını ciddiye alıp Malatya’yı Türkiye çapında örnek bir şehir yapmak için ilk adımı atsa, gerisi ne kadar da güzel gelecek. Fakat ne yazık ki 2025 yılındayız ve internetimiz bile yetersiz. Birçok yerde düşük hız, istikrarsız bağlantı sorunları yaşıyoruz. Uzaktan çalışma, dijital girişimcilik, yeni nesil iş modelleri için olmazsa olmaz olan internet, bizde hâlâ bir lüks gibi. Akıllı şehir uygulamalarıyla trafik sıkışıklığına anlık çözümler bulunabilir, afetlerde vatandaşlara SMS’ten çok daha gelişmiş uyarılar gönderilebilir, su kullanımı ve enerji tüketimi verimli hale getirilebilir. Tabi ki tüm bunlar için güçlü bir altyapı gerekiyor. Akıllı şehir, IoT (nesnelerin interneti), sensörler için güçlü bir altyapı şart. Yeter ki gündeme alınsın, kurumlar arası koordinasyon sağlıklı bir şekilde kurulsun ve çözüm üretilmeye çalışılsın.
Elektrikli araçlar tüm dünyada yaygınlaşıyor. Şarj istasyonları konusunda şimdiden ciddi yatırımlar yapılıyor. Peki Malatya’da durum ne? Önümüzdeki yıllarda nereye evrilecek bu sistem? Yarın elektrikli araçların sayıları arttığında ülkemizin şarj haritasında Malatya koca bir boşluk mu olacak? Bu konuda neler yapılıyor acaba? Malatya, güneş enerjisi verimliliğinde iyi bir konumda. Rüzgâr enerjisinin de kullanılabileceği yerler vardır muhakkak. Bunların haritalarının çıkarılması, desteklenmesi, şebekeye entegre edilmesi önemli bir vizyon. Yine hazırlıksız, yine geriden gelecekmişiz gibi geliyor bana.
Sonuç olarak, altyapı ve teknoloji bir şehrin “görünmeyen kasları” gibidir. Güçlü olduklarında şehir ayakta durur, zayıf olduklarında her şey çöker. En Güzel Şehir Malatya vizyonunu oluştururken konulara aidiyet hissi bağlamında bakmaya çabaladım. Altyapı ve teknoloji aidiyet hissi ile doğrudan bağlantılı görünmese de şehirde yaşayanların burada rahat etmeleri aidiyet hislerini artıracak bir etmendir. Dünyanın en güzel şehrini inşa etmek için altyapıya yatırım yapmalı, teknolojiyi günlük hayatın her alanına katmalı, afet planlarını güncellemeli, internet ve enerji altyapısını güçlendirmeliyiz. Akıllı şehir çözümlerini gündeme almak artık bir lüks değil, mecburiyettir. Aksi takdirde Malatya, 21. yüzyılın şehirleri arasında çok geride kalacak.