
En Güzel Şehir II - Kentsel Estetik
Mehmet Zeki Dinçarslan
Bir şehre ilk defa gelen birisinin hafızasında ne kalır? Gezip gördüğünüz şehirleri düşünün bir. Hafızanızda bir dağın gölgesi de kalmış olabilir şehir meydanındaki tarihi kale de. Sokakların uyumundan tabelalarının sadeliğine, kaldırımlarının temizliğine kadar herhangi bir yönüyle sizde iz bırakmış bir şehir vardır. Peki, Malatya ne ile iz bırakıyor?
Bakın, Malatya kadar tarihi dokusu, tabi güzelliği olmayan şehirlerde bile küçük dokunuşlarla size farklılık hissi verecek unsurlar vardır. Dünyanın bu bölümü sular altında kalsa ve yüzlerce yıl sonra sular çekilse, Malatya şehrini Malatya yapan, diğer şehirlerden ayıran özellikleri olmalıdır. Şehir, kendi estetiği ile diğer şehirlerden farklılaşmış olmalıdır. En güzel şehir vizyonunu önce ulaşım ile çizdik fakat kentsel estetik de önem sıralamasında ulaşımdan geride kalmaz.
Malatya, binlerce yıldır yerleşim yeri olması hasebiyle yüzlerce tarihi değere sahip. Bu değerler ne yazık ki çok fazla bilinmiyor. Yerli ve yabancı turistlerin uğrak noktası olan birçok yerden daha eski, daha değerli tarihi mekânlarımız var. Arslantepe dünya çapında meşhur bir yer fakat bizler bu şehirde yaşayanlar olarak zahmet edip görmüş değiliz. Nemrut Dağı insanlığın ortak değerlerinden birisi. Adıyaman o kadar sahiplenmiş ki, buraya Malatya'dan gitmeyi yerli ve yabancı hiçbir turist düşünmüyor. Geçenlerde Nemrut Dağı'na çıkarken yolda arabamız sorun çıkardığı için yayan tırmanmak zorunda kaldık. Birileri yollara çivi dökmüş ki geçen araçların lastikleri patlasın. Yol dediğime bakmayın, araçların zorla tırmandığı keçi patikasından hallice bir yol. Gözümüzün önünde olan, herkesin bildiği bir yere ulaşmak bu kadar zorken kimsenin henüz bilmediği ve keşfedilmemiş yerlere ulaşmak, keşfetmek, tanıtmak, çekim merkezi haline getirmek ne kadar mümkün?
Malatyalı araştırmacı Fikri Demirtaş’ın gezi yazılarını takip ediyorum. Darende’deki Aslantaş heykellerinden Arapgir’deki çeşitli tarihi yerlere kadar sürekli gezip tanıtımını yapıyor. Gezi yazılarında dikkatimi çeken husus bu yerlere gitmenin ne kadar da zor olduğu. Hitit döneminden kalan Aslantaş heykellerini bilen var mı? Uzak ve ulaşılması zor bir yerde terk edilmiş halde bekliyorlar. Turist çekmeyi boş verin, turist kısmını umursamıyorum. Tarihi yerleri, bu coğrafyada yaşamış olan medeniyetleri öncelikle bizim tanımamız, çocuklarımıza tanıtmamız, ibretler almamız gerekmiyor mu? Bu değerler başka bir ülkenin başka bir şehrinde olsa çoktan koruma altına alınmış, tarihin ibret levhaları olarak insanların istifadesine sunulmuştu. Bizdekiler kaybolmaya mahkûm.
Kentsel estetikle ilgili görünmese de şurada bir parantez açıp Malatya sınırları içerisinde bulunan tarihi değerlerden bahsetmek istiyorum. Malatya’da neler neler var biliyor musunuz? Çeşmeler, hanlar, tümülüsler, höyükler, camiler… Hemen her ilçede en az yüz yıllık çeşmeler yok olmayı bekliyor. Çoğunun kitabeleri bile kaybolmuş. Kadı İbrahim Çeşmesi, Çobanlı Şakir Paşa Çeşmesi, Fındıklı Çeşme, Halkapınarı Çeşmesi, Ağpınar Çeşmesi… İsmi buraya sığmayacak onlarca çeşme. Armutlu Tümülüs, Kurttaş Tümülüsü, Yığmatepe Tümülüsü, Ballıkaya Tümülüsü, Üçtepe Tümülüsü ve yine buraya sığmayacak onlarca tümülüs. Höyüklere ne demeli. Yeniköy Höyüğü, Kale Höyüğü, Hasırcı Höyük, İsatepe, Ören Höyük… Arkeolojik araştırmalarla keşfedilecek daha nereler var. Milattan önce binlerce yıl boyunca bu topraklarda yaşayan insanların bıraktığı izler var. Terk edilmiş hanlar, kervansaraylar var. Bazıları gayret edilmiş korunmuş, bazıları tabiatın insafına kalmış. Camiler, kaleler, kale kalıntıları, kral mezarları, türbeler, kaya mezarları, köprüler… Ne biz biliyoruz, ne çocuklarımıza gösterebiliyoruz, ibret alınmayan koca bir tarih yatıyor Malatya’nın dört bir yanında. Çok masraflı olmayacak çalışmalarla Malatya’daki yüzlerce tarihi eser ve kalıntı gün yüzüne çıkarılır, istifadeye açılır. Dünyanın diğer uçlarından insanlar bir kaya mezarını, bir anıtı, bir aslan heykelini görmek için gelince ekonomimiz de canlanır kültürel birikimimiz de artar.
Voleybol Federasyonu Başkanı Mehmet Akif Üstündağ milli takımı Malatya’ya getirip Danimarka ile oynanacak milli maçı şehrimizde oynattı. Ne kadar güzel bir girişim, incelikli bir düşünce. Şehrin tarihi birikimini insanların bilgisine açmak onlarca milli maçı Malatya’da oynatmak değerinde olacaktır. Şehre gelen insanlar birbirinin aynı beton binalar, aynı sokakta yan yana dizilmiş farklı renkte binalar, kişiliksiz yapılar, gözü yoran tabelalardan başka ne görüyor ki? Şehir merkezinin ve ilçe merkezlerinin çeşitli bölgelerinde dağınık halde bulunan tarihi yapıların etrafları özenlice düzenlense, aslına uygun şekilde yapılan restorasyonlarla görsel bir güzellik kazandırılsa daha ilgi çekici olmaz mı? Bir maç için Malatya’ya gelecek olan insanlar seyahatlerini uzatarak günlerce burayı keşfetmek için kalmazlar mı o zaman? Sadece Malatya’yı tanımak için buraya gelecek insanlar olacaktır güzel bir planlama ile.
Kent mobilyaları da kentsel estetiğin önemli unsurlarından birisidir. Malatya şehrine özgü kentsel mobilyaların olmadığının farkında mısınız? Çöp kutusu, bank deyip geçersiniz fakat birbirine uyumlu, farklı tasarımları olan kent mobilyaları şehirde yaşayanlara huzur vereceği gibi dışarıdan gelenlerin zihninde güzel bir Malatya resmi oluşturacaktır. Bununla birlikte şehrin çeşitli uygun yerlerine Malatya’da bulunan tarihi eserlerin minyatürleri yapılsa, gözünüzde canlandırın bir. Türkiye-Danimarka maçı için Malatya’mıza gelmiş bir kafile. Otellerinden çıkıp şehri dolaşmak istiyorlar. Kent mobilyaları özgün tasarımı ile dikkatlerini çekiyor. Sokağın bitim yerinde Aslantaş heykellerinin replikası bulunuyor. Şehirdeki binalar mimari olarak birbirleri ile uyum içerisinde. Depremden sonraki hunharca yıkım faaliyetlerinden kendilerini kurtarabilen eski yapılar korunmuş, yeni yapıların arasında fakat onlarla uyum içerisindeler. Parklar, meydanlar, yaya yolları ve rekreasyon alanları düzenli ve temiz. Böyle bir şehri görenler huzurla dolup bu şehre hayran olmazlar mı? “Ne yaşanılır bir şehir” demezler mi? En Güzel Şehir Malatya dediğimiz zaman göğsümüzü germez miyiz bu durumda?
En güzel şehir vizyonumuzun ikinci bölümü Kentsel Estetik. Şehirler sadece yolları, binaları ve parklarıyla değil; ruhlarıyla hatırlanır. Malatya’nın ruhu, binlerce yıllık bir tarihin, bereketli toprakların ve bu topraklarda yaşamış nice medeniyetin izlerinden beslenir. Bu izleri korumak, sadece turisti çekmek için değil, kendi kimliğimizi kaybetmemek için de şarttır. Kentsel estetik, gözümüze hoş gelen bir manzaradan çok daha fazlasıdır; geçmişle gelecek arasında kurulmuş bir köprüdür. Eğer bu köprüyü sağlam inşa edebilirsek, Malatya sadece “güzel” değil, “en güzel” şehir olma iddiasını hak eder. Ve işte o zaman, bu şehrin her sokağı bize huzur, her köşesi gurur verir.