Lütfü Caner

Proje partilerle Erdoğan'ı güçten düşürme planları (1)

Lütfü Caner

Halk olarak zaman zaman kendi aramızda siyasi konuları tartıştığımızda; işin özü ve konunun gerçeği hakkında söylenecek bir cevabımız ve sözümüz  olmayınca; “aman sende boş ver, zaten siyaset dediğin sahtekârlık ve üç kâğıtçılıktır” diyerek sokak ağzı ile işi geçiştirmeye çalışırız. Oysaki siyaseti kısaca tarif edecek olursak; siyaset kurumsal olarak yazılı metinler, yasalar ve kanunlarda belirtildiği gibi insanları yönetme ve idare etme sanatıdır… Fakat eğer birileri bu kurumsal yapıyı yazılı yasal metinlerde söylendiği gibi kullanmıyor ve kendi çıkar menfaatleri doğrultusundan kullanıyor ve istismar ediyorlarsa; işte o, kişiler ve o kesimler asıl sahtekârlık yapan ve milleti kandıran kişiler ve çevrelerdir… 

Evet, asıl sahtekârlık siyasi partilerin kurumsal yapısında değil, siyaseti kendi çıkar ve menfaatleri doğrultusunda kullanmaya ve istismar etmeye çalışan bazı insanların yapısındandır. Örneğin çok basit bir şekilde konuya açıklık getirmeye çalışacak olursak, bir otomobili düşünelim; İnsanların ulaşımı için ve insanların hayırlı işlerinde kullanılmak  üzere  yapılmış bir araçtır. Kimi insanlar bu aracı bu otomobili insanların ulaşımı için ve hayırlı işlerde kullanırken; kimi insanlar da bu aracı terör için kullanır. Kimi insanlar bu aracı gece âlemlerinde bar pavyon gezerek, içki içerek, fuhuş ve zina yapmak için kullanırlar. Evet, tıpkı bir bardak misali, kimi bu bardaktan su içer, kimisi de Allah’ın haram ettiği içki gibi yasak olan içecekleri içer…

Evet, siyaset kurumsal olarak bir araçtır ve asıl  önemli olan; sizin bu kurumsal kimliği olan aracı nasıl  kullanacağınız asıl önemli olandır. Yanı siyasi partilerin kurumsal kimliği siyasi bir araçtır ve eğer siz bu (siyasi aracı) merhum Adnan Menderes, Turgut Özal, Necmettin Erbakan ve R. Tayyip Erdoğan gibi milletinizin ve devletinizin yararına  kullanmak istersiniz  devletiniz ve milletiniz kazanır ve kalkınır. Kimileri de yıllardır içimizde bir zihniyet olarak  kendi çıkar ve menfaatleri için iplerini dış güçlerin eline vermiş ve siyasi imkân ellerine geçtiğinde, ülkemizi ve devletimizi dış güçlerin sömürmesine kendi çıkarları ve menfaatleri için isteyerek göz yumarlar. Tıpkı  2002’ye  kadar, Türkiye’de 80 yıl boyunca bazı iktidarların kendi siyasi çıkar ve menfaatleri için Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya ve İsrail gibi bazı ülkelerin kendi babalarının çiftliği gibi Türkiye’de her 10 yılda bir darbeler yaptırarak ve Türkiye’nin her işine karışarak adeta Türkiye’nin iplerini 2002’ye kadar 80 yıl boyunca ellerine aldıkları gibi…

Evet, son 19 yıldır Türkiye'ye karşı topyekûn yapılan saldırıların arkasındaki asıl mesele; 80 yıl boyunca içimizde ki bu bazı siyasiler ve kurumlar vasıtası ile Türkiye’yi sömüren egemen dış güçlerin menfaatleri ve sömürü hortumlarının 2002’den itibaren ERDOĞAN iktidarı tarafından kesilmesi nedeni ile Türkiye resmen bir ablukaya alınmak istenmektedir. Evet, son 19 yıldır perde gerisinde çeşitli komplo ve kaos planları ile Ak Parti iktidarını devirmek isteyen ve bir türlü başaramayan  süper güç Amerika, 15 Temmuz darbesi ile bütün planlarının suya düşmesi nedeni ile adeta çılgına dönmüş durumdadır. İşte bu nedenledir ki,  Amerika yeni stratejiler geliştirerek, R. Tayyip Erdoğan’ı ne pahasına olursa olsun, mutlaka saf dışı bırakmanın çarelerini ve çözümlerini aramaktadır ve maalesef Ülkemizin önemli bir kesimi ucuz siyasi polemiklere girerek bu gerçeği görmemezlikten gelerek konuya duyarsız kalmaktadırlar… 

(DEVAM EDECEK)

Yazarın Diğer Yazıları