Hamza Atlı

Herkesin Herşeyini Alkışlıyoruz

Hamza Atlı

Eğriye, eğri...
Doğruya, doğru demeli.
Eğriyi de alkışladığımız için bu haldeyiz.
Yanlış bizden olunca susarken, karşıdan olunca avazımız çıktığı kadar bağırıyoruz.
Doğruyu alkışlayalım eyvallah, ama yanlış kimden olursa olsun eleştirelim.
İnsanların arkalarından veryansın edip karşılarında el pençe duruyoruz.
Muktedir partide özel kalem görevi olan arkadaş anlatıyor!
Köyümde (şimdi merkeze bağlı bir mahalle) bir dizi sorun var.
Heryerde eksik ve sorun olur.
Ben de partide güzel bir konumda olduğum için kime selam versem veryansın ediyor.
Derdini dile getiriyor.
Ben çözebildiklerimi çözüyorum ama sonuçta bir belediye başkanı değilim.
Haliyle her iş elimden gelmeyebiliyor.
Derken biriken sorunlara güzel bir çözüm olur düşüncesi ile siyasileri bizim mahalleye davet edeyim dedim.
Hepsini getirebilir, halkı da kolayca organize ederdim. 
Zaten seçim arefesiydi.
Seçim yaklaşınca herkes sahaya inmişti.
Programa yazdırdım.
Bütün belediye başkanlarını davet ettim.
Vekiller tam kadro, belediye başkanlarının bir kısmı, ilçe başkanlarının da ilgili olanları oradaydı.
Tam bir seçim havası.
Talepleri dinleyecek çözüm üretecekler.
Seçim arefesi gelen ciddi talepler genelde hemen değerlendirilir.
Dolayısı ile ben de mahallem adına için için seviniyorum.
O gün kısmen beklediğim ama "bu kadar da olmaz arkadaş" dediğim bir manzara beni bekliyordu.
Siyasilerin arkasından derdini anlatırken ağzından salyalar akan insanlar vardı.
"Şu talebimiz olmazsa vallahi oy moy yok, görür onlar" diyorlardı.
Küfür edenler bile vardı.
İşte bu adamların ağzını bıçak açmadı.
Onlar susunca normal vatandaş konuşur mu?
Herkes fotoğraf yarışına başlamıştı.
Selfie çekiyorlardı whatsap durumları için.
Kaç tanesine kaş göz ettim anlatsın derdini diye.
Bir iki tanesini dürttüm, söyledim.
"Yahu adamlar misafir sırası değil" diyorlardı!
Bana "hele siyasiler bi gelsin, görür onlar" diyenler doksan derece çarktaydı.
Milletimizin ne kadar iki yüzlü olduğunu o gün daha iyi anlamıştım.
Ne sorun anlatıldı, ne de çözüm konuşuldu.
Herşey güllük gülüstanlık gibi konuşuldu.
Çaylar içildi, şakalar yapıldı.
Yine oy verecekleri sözünü aldı siyasiler.
Çekip gittiler.
Aradan biraz zaman geçinde ben de taşındım oradan. 
O iki yüzlü insanların derdini dinlemekten yorulmuştum.
Çözüm üretmeye değecek insan değillerdi.
Özel kalemdeki pozisyonumdan pasif bir pozisyona geçmiştim zamanla.
Kafam iyice rahatlamıştı.
Şükrediyordum Allah'a...
Aileme zaman ayırıyordum.
Eskisi gibi telefonlarım çalmıyordu.
Hayattan tat almaya başlamıştım.
Bizim milletin hali bu işte.
Allah sonumuzu hayrede.
Bir toplum kendini düzeltmedikçe biz onların durumunu düzeltmeyiz diyor yüce Kuran.
Bu toplum nasılsa öyle idare ediliyor işte.
Vesselam…

Yazarın Diğer Yazıları