Malatya’da 72 konteyner kent var. Toplam 110 bin insanımız konteyner kentlerde yaşamını sürdürüyor. Kırsal nüfusu veri dışında tuttuğunuzda bu rakam Malatya’nın neredeyse 3’te 1’ine tekamül ediyor.
Bu gazetede yazmaya başladığımda sizlere bir söz vermiştim.
Yazılarımın daima öznesi insan olacak, siz olacaksınız demiştim.
Bugünkü köşemde de konteyner kentlerde yaşayan insanların sesine kulak verelim istedim.
Her konteyner kentin kendine has sorunları var. Burada hepsini tek tek yazmak mümkün değil.
Konteyner kentlerde kalanların ilk toplu tepkisi yemekler kaldırıldıktan sonra dağıtılan esen kartlara. Her ay 3 bin TL‘yi alacak kart sahipleri belirlenirken adaletsiz davranıldığını, adamcılık yapıldığını düşünüyorlar.
Teknokent’te 2400 kişiden 700’üne esen kart verilmiş. İddia o ki memurlar, çift maaşlılar, bürokratlar bile var o listede. Ama gariban asgari ücretli, dar gelirli yok!
Düzelteceğiz denmiş, aradan 50 gün geçmiş henüz çözüm yok!
Teknokent’te 10 bine yakın insan kalıyor. Bir başka sorun üniversite açıldıktan sonra başlamış. İnönü Üniversitesi’nin günlük 15-20 bin öğrenci trafiği, TÖTM Araştırma Hastanesi’nin 10-15 bin hasta trafiği ve bir de 10 bin Teknokentli buna eklenince 50 binleri bulan bir insan sirkülasyonu yaşanıyor günlük.
Yani 50 bin insan tek hatta doğudan batıya batıdan doğuya gidiyor gün içinde. Haliyle toplu taşıma pert durumda. Trambüslerin yoğunluğu üniversite öğrencisini de hastasını da depremzedeyi de çileden çıkarmış.
Konteyner kente gelip giden toplu ulaşım araçlarından da halk memnun değil.
Yine Teknokent’te bir başka sorun toplumsal ahlakla ilgili. Kör cephelere kameralar konulmuş, aydınlatmalar yapılmış ama nafile. Gece bazı noktalarda tel örgü dışında nahoş görüntüler yaşanmış birkaç defa.
Bu konuda artık AFAD’ı aşan emniyetlik durumlar ortaya çıkmış. Biz duyurmuş olalım, önlemleri almak yetkililerin işi.
Battalgazi, Selçuklu, Tandoğan’daki konteyner kentlere uğradım. Nispeten tertip düzen diğer yerlere göre daha iyi. Eski komşular bu konteyner kentlere yerleştirildiği için sosyal yaşam ve toplumsal ahlak, uyum süreci buralarda çok daha güzel.
Onların da korkuları birkaç yağışlı günde akan konteynerları. Yine soğuk ve yağışlı kış günlerinde yüzeye yakın döşenen alt yapının kanalizasyon ve içme suyunda yaşanabilecek olumsuzlukların şimdiden önlemlerinin alınmasını istiyorlar.
Yeşilyurt sınırlarındaki konteyner kentlerin de bazılarını gezdim. Battalgazi İlçesi’ndeki bazı konteyner kentlerdeki sıkıntılarla beraber ortak sorun elektrik. Konteynerda yaşam elektrik üzerine kurulu.
Aydınlatma, soğutma, ısıtma, sosyalite ve beslenme hepsini elektrikle yapıyorsunuz.
Buzdolabı, TV, şofben, ocak, klima, ısıtıcı…
Bunların hepsi elektriğe bağlı. 1 saatlik kesinti hayatı anında çekilmez kılıyor.
Jeneratörler var bazı yerlerde ancak yönetim için kullanılıyor. Vatandaşa verilemiyor.
Esen kart şikayetleri buralarda da var. Sadece gıda ve birkaç farklı kalem için geçerli olan o 3 bin TL’yi zaten bir şekilde nakde döndürmenin yolu bulunmuş. Kızılay’ı da anlamak mümkün değil. Halkı dolaylı olarak alengirli işlere teşvik ediyorlar.
Yahu siz verin 3 bin TL’yi kim ne alırsa alır. Kimisi tanıdık kuyumcusundan kimisi marketinden kimisi benzincisinden bir şekilde bunu nakde çevirebiliyor. Neden insanları bunu yapmaya mecbur kılıyorsunuz.
Ve esen kart sistemi tam herkese dağılmadan, ücretler düzenli yatmadan yemek kesintileri olduğu için özellikle yaşlıların bazen mağdur olduklarını söylüyorlar.
Bir başka sıkıntı ve talep ise sosyal aktiviteler konusunda.
Eğer konteyner kentiniz göz önünde bir mahallede, vekillerin, siyasilerin fotoğraf çektirip gidebilecekleri bir yol güzergâhında değilse sosyal etkinlikler ve aktiviteler konusunda tamamen ayrımcılığa uğruyorsunuz.
Burada kalan insanların morale desteğe ihtiyacı var. Hele de çocukların. Özellikle belediyelerin bu konuda AFAD’ a büyük destek olması, adeta turne mantığıyla her konteynerda etkinlikler düzenlemesi gerekiyor.
Yıkılan/yıkılacak konut sayımız ve bunların yapım hızı göze alındığında en iyi ihtimalde 3 yıl daha insanlarımız burada kalabilir. Onun için hem vatandaşlarımızın bu alanları koruyup kollamaları hem de devlet yetkililerinin koşulları günden güne iyileştirmeleri büyük önem arz ediyor.