Enes Tarım

Yahudi Mistizmi Kabala ve İslam Tasavvufuna Etkisi (1)

Enes Tarım

“Tanrı kıyafet değiştirerek dolaşır…” demiş bir dinsiz…

“Ve tanrı Yahve, Musa ve Harun'a konuştu: Bu Yahve'ın emrettiği Yasa'nın hükmüdür. Bunu İsrael'in çocuklarına söyle! Sana kızıl bir düve getirecekler. Özürsüz ve lekesiz olacak ve hiç boyunduruk görmemiş olacak. Onu rahip Eleazar'a vereceksin! Kampın dışında ve rahibin olduğu yerde kesilecek. Sonra rahip Eleazar kanının birazını parmağının ucuna alacak ve bu kanı yedi kere Toplantı Çadırı'nın girişine doğru serpecek. Düve onun olduğu yerde yakılmalı; postu, eti, kanı ve dışkısı da yakılmalı... Küller Israel'in çocuklarının arınma suyu yapmak amacıyla törensel kullanımı için saklanmalı. O, günah için bir kurbandır…” (Sayılar 19: 1-10)

Musevilerin 2000 yıldan beri önünde ağladıkları ve adına “ağlama duvarı” dedikleri bir duvar var. Birkaç yıl önce Jerusalem Post gazetesi; ”Ağlama duvarı ağlıyor” başlıklı bir haberle çıkmıştı. Haberde, Mescid-i Aksa'ya bitişik ağlama duvarının bir süredir ıslak olduğu anlatılıyordu.

Bu ıslaklık Musevi mistiklerin olağanüstü ilgisini çekti ve duvarın ıslaklığı “Kıyamet habercisi” olarak görüldü. Sonrasında yetkililerin ıslaklığın duvara bitişik bir borunun su sızdırmasından kaynaklı olduğunu anlatması kolay olmadı, iknaya yetmedi onları. 

Çünkü asırlardır mesih bekliyorlardı…

Mesih gelince MS 70 yılından beri durmuş olan kurban uygulamasını yeniden başlatacak, yıkılmış mâbedlerini yeniden inşa edecekler. 

Kurban törenlerinin vazgeçilmez bir unsuru olan, kızıl düve küllerini yeniden savuracaklar…

***

Düve, bilindiği gibi, el değmemiş yavru inek anlamına geliyor. 

Musevi ve Hıristiyan inanışına göre, Musevilerin mâbedlerinin yıkılması ve dünyanın dört bir tarafına dağılmalarından sonra kızıl düve nesli de kesildi.

Geçtiğimiz yıllarda yine bir ara İsrail gazeteleri: "İsrail'de kızıl düve doğdu” manşetleri ile doluydu. Haberde : “Bir ay kadar önce İsrail'de kızıl bir düve doğdu” müjdesi veriliyordu. Bunun üzerine hahamlar toplanarak düvenin bulunduğu çitfliğe gidip durumu denetlediler ve düveyi onayladılar… 

Yahudiler için Kutsal Mâbed'in yeniden inşasında bir önşarttır kızıl düve.  

Çünkü bu neslin Mesih'i görecek nesil olması anlamına geliyor ve önemli bir işaret...

İsrailoğulları Mesih'i tanımayıp öldürdükten sonra dünyanın dört bir tarafında yaşamaya mahkum edilmişlerdi. Mesih'in yeniden ortaya çıkışından önce kendi toprakları saydıkları yerlere dönüp hâkimiyetlerini yeniden kuracaklar.

Ki, 1948 yılında İsrail Devleti'nin kurulmasıyla bu öngörülerinden biri gerçekleşmiş oldu. 

Tüm alametler tamamlanınca, kızıl düve kurban âdetini başlatmak üzere Davud Mâbedi'ni yeniden inşa edecekler. 

Kızıl düve yetiştirildiğinde, kıyametin gelmesi için tek eksik Kudüs'teki mâbedin yeniden inşası olacak.

Ancak bunun önünde önemli bir engel var. 

2000 yıl önce yıkılan Musevi Mâbedi'nin yerinde bugün Müslümanlar için kutsal Mescid-i Aksa ile Kubbet-üs Sahra câmileri bulunuyor... 

Musevilerin mâbedinin yeniden inşa edilebilmesi için önce İslâm'ın kutsal mâbedlerinin yıkılması gerekiyor...

***

Kabala İbrani geleneğinde gizli bir biçimde nesilden nesile aktarılan mistik düşünce ve pratiğe ait bir terim ve Eski Ahitte on beş yerde geçiyor. 

Kelime kökü “qıbbel” olup karşılık, zıtlık, alma/kabul etmeyi ifade ediyor. 

Tevrat’ta Yahudiler için önemli bir kabalistik sembol olan “taşınabilir bir çadırın üzerinde asılı işlemeli bir örtü” ile ilgili kullanılmakta ve “gelenek” anlamına gelmekte.

İsrailoğullar'nın çölde geçirdikleri uzun yıllar süresince kullandıkları ve adına “toplantı çadırı” dedikleri kutsal çadır Yahudiler için önemli bir ibadet yeri. Ve bu çadırın örtüsü ile ilgili olarak Musa'ya vahyedildiğine inanılan ayet şöyle: “Bir perde için elli düğüm yapacaksın... Ve onun karşısında yer alan perde için de elli düğüm yapacaksın… Düğümlerden her biri diğerine karşılık gelecek, uygun olacak…” 

“Toplantı Çadırı” Tanrı'nın sevgili halkı ile söyleşeceği buluşacağı, kullarını kabul edeceği bir mekan… 

***

Yahudi ilahiyatında Kabala'nın doğuşu şöyle açıklanır: 

“Kabala başlangıçta Tanrı tarafından Cennet'te bir melek grubuna öğretilmişti. Adem ve Havva'nın Cennet'ten kovulmasından sonra, insanoğlunun tekrar eski mutluluklarına kavuşabilmeleri için melekler tarafından bu öğreti Adem, Nuh ve sonradan İbrahime aktarılmıştır.

İbrahim, Mısır'da sırların bir kısmının açığa çıkmasına izin verdi ve Mısırlılar bilginin bir kısmına sahip olup, bunları diğer doğu ülkelerinin felsefi sistemlerine aktarabildiler. 

Mısır bilgeliğinin tamamına vakıf olan Musa ise doğduğu bu ülkede çölde inzivaya çekildiği süre içinde metathron isimli bir melekten (Metathron: Yahudi ilahiyatında zamanı yöneten baş meleğe verilen isim) aldığı derslerle bu konudaki melekelerini iyice geliştirmişti. Bu öğreti sayesinde İsrailoğulları'nın problemlerini çözümleyebilmişti. 

Musa bu gizli doktrinin ilkelerini şifreli bir şekilde kutsal kitap Torah'ın ilk dört kitabına yerleştirerek yetmiş sadık adamına kabalanın sırları olarak aktardı ve onlar da nesilden nesile onu aktara geldiler. Vahiy yoluyla tebliğ edildiğine inanılan Kabala bilgileri, sır saklama geleneğine bağlı olarak, yüzyıllarca dışarıya sızdırılmadan gelmektedir. 

Yahudi inancına göre kuşaktan kuşağa aktarılışı sırasında, Davut ve Süleyman Kabala'yı en derin kavrayan ve uygulayanlardı… 

***

Eski Ahit Sina Dağı'nda İÖ 1300 lü yıllarda kırk yıl boyunca Musa ya aktarılırken bu vahiy Yahudi inancına göre iki bölümden oluşuyordu: “Yazılı ve Sözlü Torah...” 

Yazılı Torah Musa'nın beş kitabından oluşur: “ Tekvin, Çıkış, Levililer, Sayılar ve Tesniye”

Sözlü Torah ise Kabala'dır ve onun kaynağını kimse bilmez. 

Çünkü o, son derece gizemli bir öğreti olup Tanrı'yı, varoluşu, insanı ve kainatı açıklayan bir bilgi, inanç ve felsefe sistemidir. 

Diğer bir ifade ile Tevrat’ın yazılı olmayan özüdür…

Kabalistler, Kabala’nın melekler aracılığıyla cennetten indirildiğini kabul eder. 

Buna göre gizli Kabala bilgileri, 40 gün boyunca Sina dağında kalan Musa’ya, doğrudan doğruya, Tanrı tarafından verilmiştir. Musa da kutsal ruhun bu ödülünü, paylaşmak üzere 70 yaşlı bilgeye iletmiş; onlar da kelime kelime ve kulaktan kulağa kendilerinden sonrakilere geçirmişlerdir.

Yani Kabala, Tevrat ile aynı zamanda verilmiş, Tevrat topluma yönelik açık mesajlar içerdiği halde, Kabala sadece seçilmiş kullara, azizlere açıklanmıştır. 

Onlar da bu geleneği nesilden nesile aktararak sürdürmüşlerdir…

*** 

Kabala Tanrı ile insan arasında doğrudan bir bağ kurmaya çalışan ezoterik bir sistem… 

Muhtevasında büyüye yönelik kısımlar da var ve ruhsal güçleri çağırmak için büyü ile özel hazırlanmış muskalar dahi ihtiva ediyor. Bu muskalar ve büyü hem iyi hem de kötü amaçlarla kullanılabilmekte.

Tevrat’a göre Musa bile firavunu yenebilmek ya da İsrail oğullarını Kızıl Deniz' den geçirebilmek için Kabala'nın bu pratik uygulamasını ancak “Tanrı'nın izni ve iradesi ile” kullanabilmiştir. 

O'na verilen ve gizemli güçlere sahip olduğu söylenen asası, onu kendi isteği doğrultusunda kullanmak istediği anda bir yılana dönüşmüş ve gücünü yitirmiştir. 

Eski Ahite göre Tanrı susuzluktan zor durumda olan Musa'ya su çıkarması için bir taşa konuşmasını ister. Ama Musa uygunsuz bir öfke ve inanç eksikliği ile taşa asasıyla birkaç defa vurur. Bu nedenle asasının güçleri kendisinden alınmıştır…

(devam edeceğiz inşallah…)

Yazarın Diğer Yazıları