
Hayır ve Şer
Enes Tarım
Apar topar koşar adımlarla evden çıktı.
İşe yine geç kalmıştı.
Nedense bu ara bir türlü vaktinde işyerinde olamıyordu.
Allah'tan kendisinden sorumlu şef anlayışlı birisiydi de onu tolere ediyordu.
Patrona kalsa hiç gözünün yaşına bakmayıp kapı önüne konacağını biliyordu.
O yüzden olsa gerek tedirgindi durağa doğru hızlı hızlı yürürken.
Durağa yaklaşırken minibüsün az ileride hareket ettiğini gördü.
Tüh!” dedi yüzünü gayrı ihtiyari büzerek:” Yine kaçırdım!” dedi kendi kendine gayri ihtiyari.
Bir sonraki minibüsü beklemeye başladı.
Sinirli hareketlerle sağa sola gidip geliyordu yerinde durmaksızın.
Birden cep telefonunun montumun cebinde olmadığını fark etti.
Bir bu eksikti.
Ev ile durak arası nereden baksan on dakikalık yürüme mesafesinde idi.
“En az yirmi dakika daha..” diye mırıldandı sinirle dişlerini sıkarak.
Bu paso işe gecikme demekti.
Boş ver gidip almayım” diye düşündü “Bu gün de telefonsuz idare edeyim” dedi.
Rahat edemedi.
Telefon olmadan huzursuzdu ve kendini nedense eksik hissediyordu.
Artık günümüzün olmazsa olmazlarının en başındaydı zaten bu meret.
Her şeyimizdi.
Elimiz kolumuz olmazsa olmazımız…
Sinirli bir şekilde: “Bunda da bir hayır vardır inşallah!” diyerek geri dönüp eve doğru yürümeye başladı.
Yürürken bir yandan kendi kendine kızıyor:
” Biraz daha erken kalksan evden çıksaydın ya be adam!” diye kendi kendine sitem ediyordu.
Sonra: ”Bunda da vardır bir hayır” dedi. “Belki şu an telefonu unutmasaydım, binmiş olduğum minibüse zamanında binmiş olsaydım belki kaza yapacaktı. Ya da belki minibüste biri ile kavga edecektim…” diye düşündü.
“Başıma belki de başka olumsuz bir iş gelecekti. Vardır bunda da bir hayır!” diyerek sinirini yatıştırmaya çalıştı.
Rahatlamıştı.
Bu tür düşüncelerle kendini daha iyi hissederek evin yolunu tuttu…
***
Aslında bu düşünce yani: “Bunda da bir hayır vardır” düşüncesi günlük yaşamda hemen hemen hepimizi sarmalamış durumda.
Çoğumuz gün içerisinde birçok kez karşılaştığımız olumsuz olaylarda bu cümleye sığınıp dururuz.
Biraz bir tevekkül bir yaratıcıya sığınış bir sabır duygusu vardır bu tavrımızda.
Ne derece gerçeklik payı var onu da çok bilmeyiz aslında.
Tüm İslam toplumu yaşayanlarının bir teslim oluşu, bir kader bakışıdır bu düşünce; nedeni üzerinde çoğunun fazlaca bir bilgisi olmasa da…
Belki bunun toplum olarak ta derinlerimize yerleşmesinin nedeni yapılan iyilik yardım ve sadakaların belaları kötülükleri def ettiği içerikli hadis vaaz ve sohbetlerin, her şeyde bir hayır vardır manasındaki ayetlerin geçmişten süzüle gelen bir aksisedası galiba.
Allah’ın kitabında: “…Bazen hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için hayırlı olur. Kimi zaman da sevip arzu ettiğiniz bir şey sizin için şerli olabilir. Netice itibarıyla neyin hayır ve neyin şer getireceğini sadece Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Bakara, 216) ya da: “Olabilir ki bir şey sizin hoşunuza gitmez de Allah onda birçok hayır takdir etmiş bulunur.” (Nisa, 19) benzeri ayetler bu düşünüşün kaynağı olsa gerek.
***
Ayetin (Bakara 216) tefsirini Rahmetli Ali Küçük hoca şöyle yapmış:
“…İnsanın bir şeyden hoşlanması ya da hoşlanmaması, o şeyin hayırlı veya hayırsızlığını belirlemez. Aksine bir şeyin hayırlı ya da hayırsız oluşu, onun sonucunu bilmeye bağlıdır. Bir şeyin sonucunun ne olacağını, nasıl sonuçlanacağını Allah’tan başka hiç kimse bilemez. Başladığı bir işin sonucunun ne olacağını? Nasıl olacağını bilemeyen bir insanın hayırlıyı hayırsızı önceden tespit etmesi mümkün değildir. Öyleyse iyinin kötünün, hayrın şerrin, haramın helâlin, hakkın bâtılın tespitinde kıstas vahiydir. Bunu bilen sadece Allah’tır. Bakın âyetin devamında buyurur ki Rabbimiz: "Allah bilir, siz bilmezsiniz!" Yâni sizler hakkınızda neyin hayırlı, neyin hayırsız olduğunu bilemezsiniz! Bunu bilen ancak Allah’tır. Perdelerin arkasını, hadiselerin arka planını bilen ancak Allah’tır. Çünkü hayatın sahibi, varlığın sahibi Allah’tır. Hayatın tüm kanunlarını koyan Allah’tır…”
Merhum Seyit Kuytub’ta Fizilal’de bu konuyu kısaca şöyle yorumlamış: “…Eğer insan, hayatında başından geçen olayları gözünün önüne getirdiği zaman, hayır çıkan birçok istemediği şey ve yine arkasında kötülük saklanan birçok hoşuna giden şey bulur. İnsanın nice istekleri olmuştur ki, elinden kaçtılar diye neredeyse üzüntüden kahrolacak duruma düşmüş, fakat bir süre sonra meydana çıkmıştır ki, söz konusu isteğinin vaktiyle yerine gelmemiş olması, yüce Allah’ın bağışladığı bir kurtuluştur. Buna karşılık insanın karşısına öyle sıkıntılar çıkmıştır ki, istemeye istemeye, acı çekerek onlara katlanmış, fakat bir süre sonra o sıkıntılar sayesinde hayatının en uzun ömürlü mutluluğuna kavuştuğunun farkına varmıştır…”
O halde şüphesiz hakkımızda neyin hayırlı neyin hayırsız olduğunu bilen sadece Rabbimizdir. Ona iman ettik ona teslim olduk. Rabbimiz bizleri bağışla affet sana layık kullar olabilmemizi nasip et… (amin)
Selam ve dua ile…