
Gelecek Tahayyülümüz - 1
Enes Tarım
“Masalsı dünyalarda yaşamak kolaydır. Önemli olan bunaltıcı gerçekliklerle yüzleşebilecek bir irade oluşturmaktır…” Atasoy Müftüoğlu
Din; kuralları Allah tarafından konulan bir hayat tarzı, kurallar bütünüdür.
Kullanım kılavuzu, yol haritası, değerler ve ilkeler dizgesidir.
O ilahî bir manifestodur…
Hayırlı şeylere götüren iman, amel ve hayatla ilgili bütün hükümleri içeren ilahi bir sistemdir.
Temel söylem ve metinleri ile birlikte; inanç, itikat, ibadet, ahlak, davranış ve şeriat kurallarıdır…
***
Maalesef tüm dünyada uzunca bir süredir dini alan değer kaybediyor.
Dünyevilik güçlenirken, din toplumdaki saygın yerini karşı bir duruşa terk ederek geri çekiliyor.
Dini temsil eden mekânlar her geçen gün giderek ıssızlaşırken; stadyumlar, müzikholler ve barlar tıklım tıklım dolup taşıyor.
Futbol, film ve müzik starlarının yüz milyonlarca fanı var ve sosyal medya fenomenleri ile youtuberlar izlenme rekorları kırarken dijital platformlar korkunç bir hızla yayılıyor.
Ve seküler alan her geçen gün yükselirken, sosyal medya alternatif bir dine dönüştüğünü ilan ediyor…
***
Hayat insanoğlu için son iki yüzyıla kadar çok düşük bir ritimde süregeldi.
Bu son yüzyıl o kadar hızlı gelişimlere sahne oldu ve teknolojik gelişim o kadar büyük oldu ki uzay çağı olarak adlandırılmayı hak etti.
Öyle ki atlar kağnılar ok yay ve meşalelerle yüzyıllar geçiren insanlık çok hızlı bir şekilde çağ atlayarak bugünlere geldi.
Ve yaşanan değişimin hızı geleceği tahmin edebilmeyi bugün her zamankinden çok daha zor kılıyor.
Geçmişte insanoğlu için ertesi gün ile bir sonraki yüzyıl aynı değeri ifade ederken geleceğin neler getirebileceği iyi kötü tahmin edilebiliyordu.
Din ve ahlak kuralları gibi insanlığa ait kadim değerlerin değişmeden kalacağına dair inanç tamdı.
Siyaset teokratik krallıkların küçük soy değişimleri beraberinde işlerken krallar ordularını güçlü kılmak için sağlıklı erkekler topluyor, besili atlar istifliyor halkın büyük bölümü çiftçilik yaparken insan ömrü 40 yıl ortalamasını pek geçmiyordu.
Din adamları kutsal metinleri talebelerine öğretirken çiftçi aileler yeni nesillere tarım yapmayı gösteriyor, asker aileleri çocuklarına kılıç kalkan kullanmayı öğretirken medreselerde talebeler geçmiş asır ulemasının klasik eserlerini ezberletip tekrar edip duruyordu.
Ve insanlığın yüzyıllar boyu bu beceriler dışında farklı bir yeteneğe fazlaca bir ihtiyacı da yoktu.
O yüzden olsa gerek o günlerde yaşayan birinin bugünkü teknolojik modern çağı kıyaslayacak karşılaştıracak tahmin edebilecek muhayyilesi olması kesin olarak mümkün değildi…
***
Geçmişte, bilgi ulaşılması zor bir kaynaktı.
Örneğin Osmanlının küçük bir kasabasında yaşıyor olsaydınız, dünyanın geri kalanının nasıl bir yer olduğunu tahmin edemezdiniz.
Seyahat imkânları olmayan reayanın başucunda saklayabileceği bir kutsal kitaba sahip olması dahi çok zordu.
Matbu eserler fazlaca yoktu ve ilkel koşullarda basılan kitapların satın alınması zor koşullar gerektiren bir uğraştı.
Tabi bu sadece Osmanlı’ya özgü bir şey değildi.
Aynı şeyler dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan tüm insanlar için de geçerliydi.
Günler, savaşlar ve salgınlar dışında tekdüze bir yaşam alanıydı insanlık için her asırda.
Bu nedenle okulların yaygınlaşıp her çocuğun okuma-yazma öğrenmesi büyük bir devrimdi.
Bugün ise bizim çok değil bir elli yıl sonrasını tahmin edebilme şansımız dahi hiç yok.
Gelecekte yeni nesillerin geçinmek için ne tür işler yapacağı, ülkelerin nasıl yönetileceği, orduların güç gösterileri için neye ihtiyaç duyacağı ve hatta kadın erkek ilişkilerinin nasıl olacağını bilemiyoruz.
İnsan ömrünün bilimsel çalışmalarla ne kadar artacağı, sağlık alanındaki medikal yenilikler, biyomühendislik ve bilgisayar teknolojilerinin gelişimi gibi konulardaki hızlı değişim geleceğin nasıl şekilleneceği hakkında bir öngörüde bulunmamızı neredeyse imkânsız kılıyor.
Ve bugün teknolojik alandaki yeniliklerin baş döndürücü bir hızla gelişimi insanoğlunu kibirlendirip müstağni kılarak çok büyük bir şirk bataklığına doğru hızla sürüklüyor.
Hep böyle; insan tarih boyu günaha meyyaldi zaten…
Bu müstağnilik eğilimi genel tasavvur halini alıp sapkınlık yayılarak günlük hayatın kanıksanan bir rutini haline dönüştü.
Yaptığı keşifler onu Allah’a yaklaştıracakken bilakis kibrini artırıp her dilediğini yapabileceği zehabına kaptırdı.
Modern zamanların teknolojik gelişimi onu daha da şımartarak istiğna sürecini artırıp kendini tanrı mesabesinde görmesine yol açtı.
Geçmiş nesillerin müstağni olma temayülleri ve şirki, belki daha mütevazı idi.
O eski müşriklerin çoğu birtakım güçsüz şekilsiz nesneleri yaratıcıya eş koşarken bu yüzyılın putçuluğu ve reddedişi tam bir inkâr üzerinden gerçekleşiyor.
Müşrik atalar bir yaratıcıyı kabul edip O’na yardımcılar ihdas ederken; bugünkü nesiller yaptıkları her şeyi bir yoktan yaratış sayarak kendini yaratıcının yerine koyuyor.
Ve insanlık eski devirlerde putlarını Rabbine eş koşarken, maalesef bugün yeni nesiller yaratıcıyı kendisine eş dahi görmüyor…
Devam edeceğiz inşallah…