
Aksa tufanı
Enes Tarım
Müslümanların İsrail’e öfkesi büyük…
Bu yüzyıllık bir öfke aslında…
Yoksa Yahudiler Avrupa’dan kovulduklarında Osmanlıya sığınmış ve yüzyıllar boyunca sorunsuz bir yaşam alanı oluşmuştu.
Osmanlı Filistin coğrafyasını iyi yönetmiş; dinler arasında bir denge kurmuş, Yahudi Hristiyan ve Müslümanlar fazla sorun yaşamadan barış içerinde ibadetlerini yaparak yaşamıştı.
Yahudiler Ağlama Duvarı'na gidiyor, Hıristiyanlar Kutsal Kabir Kilisesi'nde ibadet yapıyor, Müslümanlar ise Mescid-i Aksa'da namaz kılıyorlardı.
Şimdi gelinen hale baktığımızda Filistin topraklarında her yeni güne kendini üstün ırk zanneden faşist/Siyonist bir rejimin yaptığı zulümlerle uyanıyoruz.
***
El-Halil katliamını hiç duydunuz mu?
İsraillin savaş ahlakını görmek isteyenler okusun lütfen.
İsrail, bir ‘sivili’ silahlandırarak Halil İbrahim Camii’nde namaz kılan Filistinlilerin üzerine göndermişti.
Bu kişi ki cemaati ağır silahlarla taradı ve onlarca kişiyi öldürüp yüzlercesini yaraladı.
Bu esnada İsrail askerî güçleri caminin kapısını tutarak yaralıların dışarı çıkmasını engellediği gibi dışarıdan yardım gelmesine de izin vermedi.
Üstelik yaralılara yardım için gelen ambulanslar işgal güçleri tarafından yolda bombaladı.
Olaydan sonra yaralıları götüren ambulansları tarayarak sağlık görevlilerini de öldürdüler.
Ölenleri gömmeye kabristana giden insanları da kurşunladılar.
Ve saldırıyı gerçekleştiren kişi bir doktor olduğu halde, “aklî dengesi yerinde olmayan bir aşırı dinci” olarak servis ederek akladılar…
Ve tüm bu yaptıkları katliamlardan sonra İsrail, bu yaşananları bahane ederek Mescidi Aksa ya el koydu.
Dokuz ay sonra geri açtıklarında caminin büyük kısmını sinagoga çevirmişlerdi.
Kalan kısmı da, Müslümanlar hala büyük zorluklarla ve kısıtlamalarla kullanabiliyor...
***
İsrail’in zulümleri saymakla bitmez.
Bu zulümlerden mütevellit Müslümanlar İsrail’e karşı tarafsız değil ve hiçbir zaman da olmayacak.
Bu hususlar dikkate alındığında Hamas’ın, terör devleti İsrail’in yıllardır sürdürdüğü işgal politikasına karşı başlattığı “Aksa Tufanı” operasyonu da tüm İslam âleminde Filistin halkının kendini savunma hakkı kapsamında değerlendirilmekte.
Ancak Aksa intifadasının ilk saatlerinde tüm dünyada haber kanallarında paylaşılan İsrailli esirlerin esir alınış biçimi beraberinde sivillerin infaz görüntüleri ve özellikle bir kadının yarı çıplak bir şekilde bir kamyonetin arkasında götürülürken arabadaki mücahitlerin Allahu ekber sesleri eşliğinde tur atmaları hiç hoş değildi.
Bu eylem aslında Netanyahu’nun yargı reformu nedeniyle sarsılan siyasi konumunu da yeniden güçlendirdi.
Her iki tarafta çözüm isteyenlerin sesi kısıldı ve savaş yanlısı şahinler istediği fırsatı ele geçirdi.
Bu aşamadan sonra, yapılan İsrail saldırıları tün dünyada meşru müdafaa olarak gösterilecektir ve İsrail’e karşı koyacak bir askeri gücü olmayan Filistin halkı ateşe atılmıştır.
Hamas’ın sivilleri hedef alması Filistin Halkı’na değil, İsrail yönetimine fayda sağlamıştır.
Uluslararası kamuoyu İsrail’in yanında yer almış ve misli ile mukâbeleye yeşil ışık yakmıştır.
***
O halde aksa tufanı harekatı hakkında bazı soru işaretlerini sormuş olalım:
İsrail dünyanın en güçlü istihbaratına sahip bir ülke ve böylesi bir istihbarat zafiyeti gösterme çok tuhaf.
Tüm Gazze şeridinin yok edilmesine meşruiyet kazandırmak için İsrail yeni bir 11eylül stratejisi mi kurguladı diye insan sormadan edemiyor.
İsrail tarafından yıllardır toprakları hukuksuzca işgal edilen, köle gibi davranılan Filistin halkının yaşadığı haksızlıklarının karşılığı bu olmamalı.
Uluslararası arenada tam da Filistin’in yaşadıklarına dair kamuoyu oluşmaya başlamışken düşmana benzeyerek haklılığınızı ispatlayamazsınız.
Öte yandan MOSSAD gibi her ülkede her yerde ajanları olan bir istihbarat örgütünün sınırı tel makas ile kesip askeri birliği basan, paramotor ile havadan sınırı geçen Hamaslı mücahidleri fark edememesi de çok tuhaf.
Öyle ya da böyle İsrail’e yönelik HAMAS operasyonları belki de son 20 yılın en fazla Filistinli sivilin hayatını kaybedeceği bir süreci tetikledi.
Eğer süreç böyle giderse birileri bunların yapılabilmesi adına İsrail’e uluslararası meşruiyet, nefsi müdafaa ve terörle mücadele adı altında sağlam bir zemin hazırlamış olacak.
Peki, o halde kritik bir soru soralım:
“Kazanan kim?”
Selam ve dua ile…