
Ah bu deprem zamanları
Enes Tarım
Gece saat yaklaşık üç ve ben saatlerdir uyanığım.
Yatakta bir o yana bir bu yana dönüp duruyorum.
Endişeliyim; çünkü dışarıda yoğun köpek ulumaları var.
Zaten bu gece akşam saatlerinden beri gökyüzünde koyu bir kızıllık ve ürkütücü bir sessizlik hâkimdi.
Bunun bir felaket habercisi olduğuna emindim.
Kötü şeyler olacağını hissediyordum.
Hayvanların yaşanacak felaketler öncesi bunu hissettikleri ve tepki gösterdikleri haberleri zihnimde o kadar iz bırakmış ki neredeyse kötü bir şey olacağından artık emindim.
Bir de son aylarda yaşadığımız ilk depremden beri deprem uzmanı kılıklı adamların her dakika tedirginliği artıracak açıklamalar yapmaları işin cabası…
Adeta; “ben söylemiştim ben bilmiştim, ben tahmin etmiştim” diyerek felaket tellallığı yapmak için sıraya girmişler sanki.
Gün geçmiyor ki birisi daha büyük bir deprem olacağı haberini ekranlarda kendilerine uzatılan mikrofonlara şevkle iştahla anlatmasın…
Hoş uyarsalar ne olacak ki…
Göç edecek, uzak diyarlara giderek yeni bir yaşam kuracak durumumuz; öyle bir lüksümüz de yok zaten...
Hayat boyu hep kendi yağınızda kavrulan bir aile idik zaten...
Hep çalışmak zorundayım çünkü çocuklar okuyor eşim ev hanımı ve ailenin tüm ekonomik sorumluluğu benim üz erimde.
Eh, tek maaşla ancak bu kadar...
Ama bu şeye yani hani neydi adı Naci idi galiba evet “Naci Görür”…
Evet, ona çok güveniyordum.
Onun açıklamaları geçmişteki tahminleri büyük oranda tutmuş diyorlardı; onu takip etmeye çalışıyordum, beyanatlarını önemsiyordum...
Ve onun son dönem deprem beklenti kurgularındaki yükseklik de aslında beni tedirgin eden unsurlardan biriydi...
Akşam da onun uzun uzun; ” büyük bir deprem olacak” uyarısı içerikli beyanatlarını izleyerek uyumuştum...
Kötü şey olacak evet bende bunu hissediyorum…
***
Yataktan kalktım balkona gelip oturdum, heyecanlanmıştım, tedirgindim ve korkuyordum.
Ne yapmam gerekiyor diye düşündüm.
Acaba hanım uyandırsam çocukları kaldırıp üst başlarına giydirip ellerinden tutup hızla apartman merdivenlerinden bahçeye çıksa mıydım?
Ne yapacağımı bilmez haldeyim…
O değil de eşimin; “ bıktım senin bu felaket senaryolarından” diyerek yine kavgaya tutuşmaktan çekiniyordum...
Son zamanlarda iyice yerleşti sanırım bu tedirginlik hali bende; bu her an yerin silkeleneceği sarsılacağı düşüncesi...
Bazıları panik atak diyorlar buna galiba.
Oysa deprem öncesi böyle bir durumum hiç yoktu.
Biraz daha sakinleşmeye çalıştım.
Balkonun cam kenarına doğru yaklaşarak oturdum, cep telefonumu eşofmanımın cebine koydum ve sakinleşmeye çalışarak beklemeye başladım.
Deprem esnasında cam kenarına yakın olanların daha şanslı olduğu haberleri okumuştum. Amacım olası bir deprem anında bina yıkılırsa ne bileyim yani kendimi biraz daha enkazda erken bulunma açısından güvene almaktı galiba.
Sonra acaba yatak odasına gidip orada mı beklesem diye düşündüm.
Hem orası çocukların yatak odasına da yakındı.
Hızla yatak odasına gittim ve yatağın kenarına iliştim.
Sarsıntı başladığında ne yaparsam hızlı hareket etmiş olurum diye içimden geçirirken yatağın kenarında hayat üçgeni oluşturabilmek en akıllıca diye düşündüm.
Usulca kalktım, dışarıda köpeklerin havlamaları devam ediyordu…
Sanki daha da çok artmıştı.
Mahallemizdeki köpeklerin uzun havlamalarına daha uzaklardan değişik yönlerden başka köpeklerin ulumaları eşlik ediyordu.
Karşılıklı son güçleriyle havlıyorlardı...
Usulca kalktım yataktan aşağı kaydım ve yerde kendimce bir üçgen pozisyonu alarak denemek istedim.
Hah evet böyle iyiydi...
Bacaklarımı karnıma çekip aynı anne karnında gibi bir pozisyonda yatmam gerektiğini daha önce deprem güvenlik videolarında izlemiştim.
Büzüldüm, bacaklarımı karnıma doğru çektim ve kalbimin ritim atışlarını dinleyerek beklemeye başladım.
Birden birtakım dürtüşlere eşlik eden bağırışlarla uyandım.
Çocuklar ve eşim başımda ayakta, bense yerde cenin pozisyonundaydım.
Uyuyakalmış olmalıyım…
Neden yerde yatıyorsun sualleri ile şaşkın gözlerle bana bakıyorlardı.
Saate baktım dokuza geliyordu.
Basbayağı yerde saatlerce uyumuşum.
“Hiç...” dedim doğrulmaya çalışırken; “Bu gece hava çok sıcaktı, yerin daha serin olacağını düşünerek biraz zeminde yatmak istedim…” dedim.
Onların şaşkın bakışlar arasında, yüzümü yıkama bahanesi ile ayaklarımı sürüyerek banyoya doğru yürüdüm...
Selam ve dua ile…