Cengiz Dere / Manevi Danışman

Ziynet: Kadının Fıtrî Gücü, Endamı ve Ailedeki Sessiz Etkisi

Cengiz Dere / Manevi Danışman

Ziynet, Kur’an’ın insan fıtratını en gerçekçi biçimde ele aldığı kavramlardan biridir. Süslenme ve güzellik arayışı, kadına sonradan yüklenmiş bir rol değil; yaratılışla verilen bir özelliktir. Nitekim Kur’an bu gerçeği açıkça dile getirir: “De ki: Allah’ın kulları için çıkardığı ziyneti ve temiz rızıkları kim haram kıldı?” (A‘râf, 32). Bu ayet, ziynetin yasak değil; doğru yerde ve ölçüyle kullanılması gereken bir nimet olduğunu gösterir.

Kadın ve erkek farklıdır; bu farklılık bir üstünlük yarışı değil, tamamlayıcılıktır. Erkek, daha çok asaletiyle, duruşuyla ve psikolojik gücüyle etkiler. Kadının etkisi ise zarafeti, giyimi, bakımı ve huzur veren varlığı üzerindendir. Ataların “Kadın kulaktan, erkek gözden etkilenir” sözü, modern psikolojinin bugün teyit ettiği bir gerçeğin asırlık ifadesidir. Erkek görerek bağlanır; kadın hissederek derinleşir.

Kur’an, kadının ziynet sahibi olduğunu baştan kabul eder: “Ziynetlerini, kendiliğinden görünen kısmı müstesna, açmasınlar.” (Nûr, 31). Bu ayet, kadına ziynet yasağı getirmez; ziynetin korunmasını emreder. Yani ziynet kadının değeridir, rastgele sunulacak bir meta değil.

Kadın, üzerindeki elbisenin kendisine yakışıp yakışmadığını sezgisel olarak bilir. Aynayı en çok kullananın kadın olması boşuna değildir; bu, gösteriş değil estetik bilinçtir. “İnsan aynasıyla konuşur” sözü, kadının kendisiyle kurduğu bu iç dengeyi anlatır. Kendini güzel hisseden kadın daha huzurlu, daha yumuşak ve daha dengelidir.

Kadının Endamı ve Yürüyüşün Psikolojik Dili

Kadının güzelliği yalnızca yüz hatlarından ya da giyiminden ibaret değildir; endamı, duruşu ve yürüyüşü de ziynetin bir parçasıdır. Endam, bedenin taşıdığı estetik kadar, ruhun bedene yansıyan hâlidir. Psikoloji bilimi, duruş ve yürüyüşün kişinin özgüvenini ve karşı tarafta bıraktığı izlenimi doğrudan etkilediğini söyler. Omuzları düşük, bedeni sönük bir duruş; yorgunluk ve ilgisizlik mesajı verirken; dengeli, zarif ve ölçülü bir duruş huzur ve çekicilik üretir.

Kur’an, kadının bu yönüne de ince bir dikkat çeker: “Yürüyüşlerinde vakarlarını korusunlar.” anlamına gelen ölçü, kadının ne saklanmasını ne de teşhir edilmesini ister; dengeyi öğütler. Endam, teşhir için değil; zarafetin doğal bir yansımasıdır. Ataların “Güzellik süs ile, edep hâl ile olur” sözü, bu dengeyi en veciz hâliyle ifade eder.

Kadının yürüyüşü, beden dili ve duruşu; eşine verdiği sessiz mesajlardır. Erkek, çoğu zaman kelimelerden önce bu dili algılar. Bu yüzden kadının endamını ihmal etmesi, farkında olmadan eşine “yorgunum, ilgisizim, geri çekildim” mesajı verebilir. Oysa zarif bir duruş, bakımlı bir hâl ve ölçülü bir özgüven; sözsüz ama güçlü bir bağ kurar. Çünkü “Hâl, dilden üstündür.”

Evlilikle birlikte bazı kadınlar “nasıl olsa eşim” düşüncesiyle bu alanı geri plana itebilmektedir. Oysa “İhmal edilen şey elden gider” sözü aile ilişkilerinde de geçerlidir. Erkek, bilinçli ya da bilinçsiz olarak estetik olana yönelir. Bu bir zaaf değil, yaratılış gerçeğidir. Göz, gönlün kapısıdır. “Göz görür, gönül ister” denmesi boşuna değildir.

Kadının güzelliği ve endamı bir silah değil; aileyi koruyan bir emanettir. Bu emaneti doğru yerde kullanmak, eşler arasındaki bağı güçlendirir. Ziynet, gösteriş için değil; bağ kurmak içindir. Kur’an’ın çizdiği sınır da tam olarak budur. Doğru yerde kullanılan zarafet, evliliği sessizce ayakta tutar. Çünkü bazen en güçlü etki, söylenmeyen ama hissedilen şeydir.

Yazarın Diğer Yazıları