Cengiz Dere / Manevi Danışman

Oksitosin Arkadaşlık Hormonu

Cengiz Dere / Manevi Danışman

Bazı hormonlar vardır ki, insanın içindeki fırtınaları dindirir; söylenmemiş sözleri, kırılmış hisleri, eksik kalmış temasları onarır. Oksitosin, tam da böyle bir hormondur. Bilim literatüründe “bağlanma hormonu” olarak geçer; ama evlerin mutfağında, yatak odasında, kapı eşiklerinde, çocukların odasında başka bir adı vardır: “ev içi huzur.”

Meryem Hanım yıllardır sabahları kendi kahvesini kendi yapardı. Eşi Mehmet ise genelde işe dalar, kahvaltısını aceleyle geçiştirirdi. Bir sabah, Meryem uyanınca mutfaktan güzel kokular geldiğini fark etti. Masaya indiğinde Mehmet’in iki kahve hazırlayıp beklediğini gördü.

Mehmet, masaya koyduğu fincanı ona uzatırken sadece şunu dedi:

“Bugün kahveni ben yapmak istedim. Dün çok yorulmuştun.”

Ortada büyük bir jest yoktu. Ne pahalı bir hediye, ne de sürpriz bir tatil…

Ama Meryem o an, Mehmet’in gözlerinin içindeki samimiyeti görünce içinin bir anda ısındığını hissetti. Bilimsel dilde, o an beyninde oksitosin yükselmişti.

Edebi dilde ise; kalbi “Ben değerliyim.” demişti.

Oksitosin, küçük ama anlamlı davranışlarla salgılanır. Bedenimiz dokunuşla, ilgiyle, dinlenilmekle, anlaşılmakla, nazik sözlerle oksitosin üretir. Eşin kahve yapması, eşine bir bardak su uzatması, birlikte bir şey yapmayı teklif etmesi… hepsi küçük ama ilişkiyi büyüten eylemlerdir.

Ahmet ile Zehra, evliliklerinin ilk yıllarında çok tartışırlardı. Ahmet konuşarak çözmeye çalışan bir adamdı, Zehra ise susup kendini geriye çekenlerden…

Bir seferinde yine tansiyon yükselmiş, Zehra odasına çekilmişti. Ahmet bu kez kapıyı açmadı, ses tonunu yükseltmedi. Sadece kapının arkasına oturup şöyle dedi:

“Buradayım. Ne zaman konuşmak istersen, seni dinlemeye hazırım.”

Zehra kapının arkasındaki bu sessiz oturuşu duydu. Bu, bir baskı değil; bir davetti. Bir süre sonra kapıyı açtı.

O ilk sakin diyalog, onların ilişkisindeki kırılmayı tamir eden mihenk taşı oldu.

Oksitosinin en güçlü tetikleyicilerinden biri “güvende hissettirme” hâlidir.

Psikolojide buna duygusal güvenlik denir.

Eşlerin arkadaş olmasının yolu budur:

Acele ettirmeden dinlemek,

Karşı tarafın duygusunu anlamaya çalışmak,

Yanındayım mesajı vermek,

Yargılamadan iletişim kurmak.

Güven duygusu oksitosini yükseltir; oksitosin ise bedenin stres hormonu olan kortizolü azaltır. Böylece tartışmalar yumuşar, duvarlar incelmeye başlar.

Elif ile Murat, aylarca iş yoğunluğundan birbirlerini ihmal etmişlerdi. Bir akşam televizyon seyrederken eski bir düğün videosuna denk geldiler. Murat videoda yaptığı komik bir dansa kahkaha attı. Elif de gülmeye başladı.

O akşam belki ilk kez hiçbir mesele konuşmadan, sadece gülerek bir saat geçirdiler.

Ertesi sabah Elif, içinin çok daha hafif olduğunu fark etti. Gülüşlerin içinde bir yeniden bağlanma vardı.

Ortak kahkaha, bilimsel olarak oksitosini artıran en hızlı durumlardan biridir.

Çünkü kahkaha sırasında:

beden gevşer,

nefes derinleşir,

kalp ritmi yavaşlar,

duvarlar kalkar.

Eşler arasındaki arkadaşlık tam da böyle başlar: zor konuşmaları değil, kolay ve keyifli anları çoğaltarak

Oksitosin Eşlere Ne Katar?

Bilimsel araştırmalar oksitosinin aile içi ilişkilere şu etkileri olduğunu gösteriyor:

Empatiyi artırır: Karı-kocanın birbirini anlamasını kolaylaştırır.

Öfkeyi azaltır: Tartışmaların daha çabuk çözülmesini sağlar.

Yakınlığı güçlendirir: Bedensel temasla birlikte güven duygusunu pekiştirir.

Sadakati ve bağlılığı artırır: Eşin eşine yönelik güven duygusunu güçlendirir.

Sözün tonunu yumuşatır: İnsan daha merhametli bir ifadeye yönelir.

Yani oksitosin aslında evdeki atmosferi şekillendiren görünmez bir dosttur.

Peki Eşler Birbirine Nasıl Oksitosin Salgılattırabilir?

1. Dokunarak:

El ele tutuşmak, omuza dokunmak, saç okşamak, sarılmak…

Bunlar sıradan değil, iyileştiricidir.

2. “Seni görüyorum” mesajı vermek:

Dikkat vererek dinlemek, göz teması kurmak, sözünü kesmemek.

3. Küçük jestler yapmak:

Bir kahve hazırlamak, koltuğa küçük bir battaniye koymak, eve gelirken sevdiği bir şeyi almak.

4. Ortak aktiviteler:

Birlikte yürümek, film izlemek, yemek yapmak, kahkaha atmak.

Ortak anılar oksitosin üretimini yükseltir.

5. Sakin iletişim:

Saldırmadan, suçlamadan, yargılamadan konuşmak.

Güvende hissettiren iletişim, oksitosinin en verimli zemini.

6. Takdir etmek:

“Bugün yaptığın şey beni çok mutlu etti.”

“Çabayla hareket ediyorsun, bunu görüyorum.”

Takdir, oksitosini adeta fışkırtır.

Nermin ile Hakan’ın evliliklerinde çok derin kırgınlıklar geçmişti. Birkaç yıl sonra bir gün komşuları şöyle dedi:

“Sizi yan yana görünce bir arkadaş gibi duruyorsunuz.”

Bu söz, onların yıllardır kurmaya çalıştıkları şeyin dışarıdan fark edilmesiydi.

Arkadaşlık, eşlerin en büyük kazanımıdır. Çünkü arkadaşlıkta:

saygı vardır,

birlikte eğlenme vardır,

güven vardır,

doğal hâl vardır,

zorunluluk değil, gönüllülük vardır.

Ve oksitosin, tam da arkadaşlığın hormonudur.

Evlilikte Oksitosin Bir Lüks Değil, Bir İhtiyaçtır

Eşler birbirine dost gibi davrandıkça, kalpten ilgi gösterdikçe, küçük jestlerde bulundukça, birlikte güldükçe oksitosin yükselir. Oksitosin yükseldikçe evdeki gerginlik azalır, kırgınlıklar yumuşar, konuşmalar tatlılaşır.

Yazarın Diğer Yazıları