Bazen hayat, aileyi bir evin duvarlarıyla değil, insanların omuzlarında taşır. Ve her ev, dışarıdan bakıldığında bir çatıya yaslanmış gibi görünse de; içerden bakıldığında bir kavvâmın omuzlarına dayanır. Kur’ân’ın aileye biçtiği bu rol, çoğu zaman yanlış anlaşılan, kimi zaman güç ile karıştırılan, çoğu zaman da adaletin sessiz bir adı olan bir kelimedir: kavvâm.
Kur’ân, kavvâmı bir taç olarak değil, bir yük olarak tanımlar. Bir ayrıcalık değil, bir nöbet. Bir hâkimiyet değil, bir sorumluluk.
Bu sorumluluğun ilk zikredildiği ayet, aile hukukunun kalbinde durur:
الرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَاءِ
"Erkekler, kadınlar üzerinde kavvâmdırlar." (Nisâ 4/34)
Ayet burada durmaz; hemen ardından kavvâmlığın iki gerekçesini fısıldar:
بِمَا فَضَّلَ اللَّهُ بَعْضَهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ
“Allah’ın onların bir kısmını diğer bir kısmı üzerine bazı özelliklerle üstün kılmasından dolayı…”
وَبِمَا أَنفَقُوا مِنْ أَمْوَالِهِمْ
“Ve erkeklerin mallarından (ailenin geçimine) harcama yapmalarından dolayı.”
Demek ki kavvâmlık bir cinsiyet iddiası değildir.
Bir görevin sebebi vardır: Geçim yükünü taşımak ve aileyi korumak.
Ne yazık ki bu ayet kimi zaman “üstünlük” diye okundu; ama Kur’ân’ın başka yerlerinde kavvâm kelimesi adaletle yan yana durur. Aynı kelime, farklı sahifelerde bu kez bütün insanlığa seslenirken görünür:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُونُوا قَوَّامِينَ بِالْقِسْطِ
“Ey iman edenler! Adaleti ayakta tutan kavvâm(lar) olun.” (Nisâ 4/135)
Ve bir kez daha:
كُونُوا قَوَّامِينَ لِلَّهِ شُهَدَاءَ بِالْقِسْطِ
“Allah için adaleti ayakta tutan kavvâm(lar) olun.” (Mâide 5/8)
Aynı kelime…
Bir yerde aileyi ayakta tutmak, bir yerde adaleti ayakta tutmak…
Demek ki kavvâm, bir tahtın değil, bir omurganın adıdır.
Ailenin düşmemesi için, adaletin eğrilmemesi için, sorumlulukların boşlukta kalmaması için tutulan o görünmez direk…
Fakat hayat değişiyor.
Toplum değişiyor.
Kadın da çalışıyor, erkek de.
Bir evin ışığı bazen iki omuzdan birden yükseliyor.
Peki böyle bir evde kavvâm kim?
Kadın mı? Erkek mi? Yoksa sorumluluğu kim üstlenmişse o mu?
Kur’ân, cevabı yine kendi içinde veriyor.
4/34’te kavvâmlığın sebebi “nafaka” olarak gösteriliyor.
Yani aileyi ekonomik olarak kim ayakta tutuyorsa, sorumluluk da onun omuzuna yakın duruyor.
Eğer erkek çalışıyor, kadın çalışmıyorsa:
— Kavvâmlık erkeğin nöbetidir.
Eğer kadın da çalışıyor, erkek de çalışıyorsa:
— Aile sorumluluğu iki tarafa bölüşülür; kavvâmlık bir işbirliği olur.
Eğer kadının omuzu ekonomik yükü daha çok taşıyorsa:
— Aileyi ayakta tutma görevi kadının omuzunda daha fazla hissedilir;
— ama bu ona “üstünlük” değil, “sorumluluk” kazandırır.
Eğer kadın çalışıyor, erkek ise evde oturuyorsa ve geçim kadından geliyorsa:
— Kur’ân’ın gerekçesine göre erkek kavvâm değildir;
— fakat kadın da kavvâmlığı bir “yetki” olarak devralmaz.
— Çünkü kavvâmlık “tahta çıkmak” değil, “yük almak”tır.
Kavvâm olmanın sırrı şudur:
Kim adaleti ayakta tutuyorsa,
kim aileyi koruyorsa,
kim geçimin yükünü taşıyorsa,
kim omurgayı tutuyorsa…
işte kavvâm odur.