Cengiz Dere / Manevi Danışman

İki Maaş, Tek Gönül Ortak Ekonomiyle Kurulan Evlilik

Cengiz Dere / Manevi Danışman

“Benim kızımı kendi parasına muhtaç hale getirdin” demişti bir baba, damadına…

O cümlede bir burukluk vardı. Bir yara, bir sitem, ama aynı zamanda derin bir gerçek:

İki çalışan insan, nasıl olur da bir aileyi iki ayrı dünya haline getirir?

* Birlikte Kazanmak, Birlikte Yaşamak Mıdır?

Modern dünyada artık pek çok evlilikte eşler birlikte çalışıyor, birlikte kazanıyor. Bu dışarıdan bakıldığında aile saadetini garanti edecek gibi görünse de, gerçekte bu durum çiftlerin arasında ekonomik ayrışma oluşturabiliyor. Kadın ve erkek kazandığı parayı “kendi parası” olarak görüp, ortak bir hayatı “kişisel alanlar” içinde tüketmeye başlıyor.

Ve bir gün, babalar şöyle sitem ediyor:

"Ben kızımı sevgiyle büyüttüm, sen ise bankamatik gibi görüyorsun. Parana bağlı hale getirmişsin."

Oysa aile; paranın kimin cebine girdiği değil, nasıl ortaklaştığı ile şekillenir.

* Psikolojik Gerçek: Para, Güç Demektir

Psikolojide para, sadece bir değişim aracı değil, aynı zamanda “güç”, “kontrol” ve “özgüven” anlamına gelir.

İki taraf da kazandığında şu risk baş gösterir:

Kadın: “Ben kendi paramı kazanıyorum, kimseye minnetim yok.”

Erkek: “Ev geçindirme sorumluluğum azaldı, öyleyse evin yönetiminde daha az sorumluluk alayım.”

Bu düşünceler zamanla çiftin duygusal bağlarını koparır, birbirine destek olma duygusunu zayıflatır.

* Mesele Kimin Ne Kadar Kazandığı Değil, Ne Kadar Paylaştığıdır

Birlikte kazanmak bir nimet olduğu kadar, bir imtihandır da. İki çalışan eş:

Gelirini nasıl ortaklaştıracak?

Kim neye katkı sağlayacak?

Ortak bir gelecek hayali için nasıl tasarruf yapacaklar?

İşte bu sorulara birlikte cevap aramak, evliliği sağlamlaştırır.

“Senin paran – benim param” dili, zamanla “senin hayatın – benim hayatım” ayrımına dönüşür.

Oysa “bizim evimiz, bizim kazancımız, bizim rızkımız” diyen çiftler, maddi gücü saadete dönüştürür.

* Kadının Kazandığı Para, Onu Aileden Uzaklaştırmamalı

Bir kadın kendi emeğiyle kazandığı parayla kendisini kıymetli hissetmeli, ama bu kıymet eşine mesafe olarak dönmemeli.

Eşine “benim parama ihtiyacın yok” demek, görünmeyen bir duvar örmektir.

Aynı şekilde erkek de kadının kazancını bir “tehdit” değil, bir “imkan” olarak görmeli.

Aile, güç savaşlarının değil, gönül ortaklıklarının yuvası olmalı.

* Birlikte Bütçe Yapmak: Psikolojik Bir Terapi

Eşlerin ayda bir oturup, birlikte bütçe yapması sadece bir muhasebe faaliyeti değil, ilişkiyi onaran bir terapidir.

Bu görüşmelerde taraflar birbirini tanır, neye önem verdiğini öğrenir, ortak karar alma becerisi gelişir.

Harcama kalemleri kadar, öncelikler de konuşulur:

“Sen bu ay çocuğun eğitimi için ne düşünüyorsun?”

“Tatile mi gidelim, yoksa beyaz eşyayı mı yenileyelim?”

Bu gibi konuşmalar, evliliği sadece duygusal değil, mantıksal bir birlik haline getirir.

* Ortak Cüzdan: Ortak Ruhun Anahtarıdır

Bazı ailelerde iki maaş girer ama iki ayrı yaşam çıkar. Kadın ayrı harcar, erkek ayrı. Kimse kimsenin hesabını bilmez.

Birbirinden habersiz alınan borçlar, gizli birikimler, kişisel lüksler… Hepsi evlilikte “güvensizlik” üretir.

Halbuki “ortak cüzdan” demek, sadece maddi değil, manevi bir birliktelik demektir.

Son Söz: Kazanç Ortak, Hedef Ortak, Dua Ortak Olmalı

İyi bir evlilik sadece aşk değil, aynı zamanda ortak bir ekonomi kurabilme becerisidir.

Bu beceri, sadece parayı birleştirmek değil, yüreği de, hedefi de, emeği de ortaklaştırmaktır.

Yazarın Diğer Yazıları