Ergenlik denen o ‘bilinmezler ülkesi’nde yol alırken, elimizdeki haritalar aniden geçersiz kalır. Çocuğunuz, dün size her şeyini anlatırken, bugün odasının kapısını sessizce kapatıverir. Sözleriniz bir duvardan sekerek size geri döner. “Nerede hata yapıyorum?” diye düşündüğünüz o anlarda, belki de ihtiyacınız olan sihirli bir formül değil, basit ama güçlü üç anahtardır: 1. Övmek, 2. Sormak, 3. Bırakmak.
İzin verin size küçük bir hikâye anlatayım.
Leyla, on altı yaşındaki kızı Zeynep’in sürekli odasında kapalı kaldığından, kulaklığından çıkan müziğin sesinden ve dağınıklığından şikâyet ediyordu. Her “Odanı toplasana!” uyarısı, bir tartışmayla sonuçlanıyordu. Bir gün, kendisine verilen bu üç anahtarı denemeye karar verdi.
1. Anahtar: “Önce çocuklarınızı yükseltecek övecek güzel cümleler”
Leyla, Zeynep’in yaptığı bir resmi (ki bu bir karalama defterindeki küçük bir çizimdi) fark etti. İçtenlikle, “Zeynep, buradaki renk geçişlerini çok beğendim. Gözlem gücün gerçekten gelişmiş” dedi. Zeynep önce şaşırdı, sonra hafifçe gülümsedi. “Ciddi misin anne?” Bu küçük ve samimi övgü, o güne kadar kurulamamış bir köprünün ilk sağlam taşı oldu. Övgü, eleştirinin açamadığı kapıyı açar. Çünkü ergenin en hassas noktası, ‘yetersiz’ hissetmektir. Onun gerçek bir başarısını ya da çabasını görmek ve dile getirmek, ‘Seni görüyorum ve takdir ediyorum’ mesajıdır.
2. Anahtar: “Acaba ile başlayan istek cümleleri”
Birkaç gün sonra, odasındaki dağınıklık yine gözüne battı. Ama bu sefer, “Şunu hemen topla!” demek yerine, farklı bir cümle kurdu: “Acaba odanı birlikte toplasak nasıl olur? Sen kitapları düzenlerken ben de kirli kıyafetleri sepete atabilirim.” Zeynep, beklediği emir cümlesini duymayınca direnç göstermedi. Hatta “Tamam, ama müziğim açık kalsın” diye bir şart öne sürdü. ‘Acaba’ ile başlayan cümleler, bir emir değil, bir işbirliği davetidir. Ergenin kontrol ve söz hakkı ihtiyacını karşılar. Onu bir ‘ast’ değil, çözümün bir ‘ortağı’ yapar.
3. Anahtar: “Yine sen bilirsin, karar senin”
Zeynep, bir sınav için çalışma planı yapıyordu. Leyla’nın içi gıdıklanıyor, “Şu saatte şunu çalışsan daha iyi olur” diye öğüt vermek istiyordu. Ama bunun yerine, Zeynep planını anlattıktan sonra, “Planın bana mantıklı geldi. Sonuçta en iyi sen bilirsin, karar senin” dedi. Zeynep’in yüzündeki ifade paha biçilmezdi: Kendisine güvenildiğini hissetmenin gururu ve sorumluluğu. Bu cümle, güven devridir. ‘Ben senin rehberinim ama hayatının pilotu sensin’ demenin en zarif yoludur. Bu güven, %90 ihtimalle, çocuğunuzun çok daha sorumlu davranmasını sağlayacaktır.
Ve en kritik uyarı: Sakın öğüt vermeyiniz.
Öğüt, iyi niyetle atılmış bir taştır ama çoğu zaman iletişimin camını çizer. Ergen için “Sen daha küçüksün, ben daha iyi bilirim” anlamına gelir. Leyla, Zeynep bir arkadaş problemi yaşadığında, “Şöyle yap, böyle yapma” demek yerine, “Bu gerçekten zor bir durum. Sen nasıl bir çözüm düşünüyorsun?” diye sordu. Zeynep, düşüncelerini paylaştıkça, kendi çözümünü kendisi buldu. Siz dinleyin ve sorularınızla onun kendi içgörüsünü keşfetmesine yardımcı olun. Çözümü siz söylemeyin, ona buldurun.
Peki neden bu üçlü formül işe yarıyor?
Çünkü ergenlik, kimlik arayışının fırtınalı dönemidir. Çocuğunuz şu soruların cevabını arar: “Ben değerli miyim?” (Övgü, bu soruya ‘Evet’ der.) “Ben özgür ve söz sahibi miyim?” (‘Acaba’lı cümleler ve ‘Karar senin’ sözü, bunu teyit eder.)
Öğütler ise bu arayışın önüne bir duvar örer.
Bir köyde, inatçı bir tay varmış. Kimse onu çekerek yürütmeyi başaramazmış.
Bir gün yaşlı bir adam gelmiş, tayı çözmüş ve önüne biraz yem koymuş.
Tay, kendi isteğiyle yürümeye başlamış.
Köylüler sormuş: — “Nasıl başardın?”
Yaşlı adam gülümsemiş:
— “Çekmedim. İstedim ki kendisi gelsin.”
Ergenlik de böyledir. Çekerseniz direnir. Övgüyle yükseltir, güvenir ve alan açarsanız kendi kendine gelir.
Sevgili anne-babalar, unutmayın: Ergenlik bir hastalık değil, bir geçiştir. Amacınız onu ‘düzeltmek’ değil, yanında yürümektir. Övün, sorun, güvenin ve bırakın. Bazen en büyük rehberlik, geri çekilip güvenle izlemektir. O labirentte kaybolduğunu düşündüğünüz çocuğunuz, aslında kendi yolunu çiziyordur. Siz ona güvendiğinizi gösterin, o da size bu güveni hak ettiğini.