
Evliliği Zehirleyen Zihin Tuzakları 'Eşim Beni Anlamıyor' Dedirten 10 Bilişsel Çarpıtma
Cengiz Dere / Manevi Danışman
Evlilik, iki ayrı dünyanın birleştiği, harika bir ortaklık. Ancak bazen bu ortaklığın en büyük düşmanı, dışarıdaki zorluklar değil, kendi zihnimizin içinde kurduğu tuzaklar olur. Psikiyatrist David Burns’ün tarif ettiği “bilişsel çarpıtmalar”, özellikle duygu yüklü ilişkilerimizde pervasızca boy gösterir ve bizi, partnerimizi olduğu gibi görmekten alıkoyar. İşte eşler arasında sorun yaratan, ilişkiyi usul usul kemiren o 10 zihinsel tuzak:
1. Hep Ya da Hiççi Düşünme: "Ya Hep Benim Dediklerim Olacak, Ya da Hiç!"
Eşiniz hafta sonu için bir plan önerdi, sizinkinden farklı. Zihin hemen iki kutuya böler her şeyi: "Ya ben kazanırım, ya da o. Kazanırsa bu, benim hiçbir zaman sözümün geçmeyeceği anlamına gelir." Bu "siyah-beyaz" düşünce, uzlaşma zeminini yok eder. Sizin için ya "tam bir zafer" ya da "tam bir teslimiyet" vardır. Gri tonlar, yani ortak mutluluk, kaybolur gider.
2. Aşırı Genelleme: "Bir Kere Unuttu, Artık Hep Unutacak!"
Eşiniz süt almayı unuttu. Zihniniz hemen bir damgayı hazırlar: "Zaten hiç bir şeyi hatırlamaz! Hep ben hatırlamak zorundayım!" Tek bir olay, sonsuz bir kurala dönüşür. Artık her unutuşunda, bu genel yargıyı pekiştiren bir kanıt bulursunuz. İlişki, hataların değil, "zaten hep böyle oldu"nun tarihçesine dönüşür.
3. Zihinsel Filtre: "Mükemmel Bir Akşamı, Tek Bir Olumsuz Söz Mahvetti"
Harika bir akşam yemeğindesiniz. Her şey mükemmel gidiyor. Derken eşiniz, "Yemeğin tuzu biraz fazla kaçmış olabilir mi?" der. O anda, onlarca güzel şeyi (güzel sohbet, gülen gözler, emek) görünmez kılan bir zihinsel filtreden bakarsınız olaya. Bütün geceyi, o "tek fazla tuz"un gölgesiyle geçirirsiniz. 49 iltifatı görmezden gelip, 1 eleştiriyi büyüterek ilişkinizin albümüne koyarsınız.
4. Olumluyu Geçersiz Kılma: "Beni Önemsediği İçin Değil, Zorunda Olduğu İçin Yapıyor"
Eşiniz yorgun argın işten gelmiş, size dinlenmeniz için bir çay yapmıştır. İçinizdeki zehirli ses hemen fısıldar: "Ne var bunda, zaten herkes yapar. Ya da belki kendisi içecekti, bana da yaptı." Samimiyetle uzatılmış bir zeytin dalını, "nezaket" veya "zorunluluk" diyerek geri itersiniz. Bu, partnerinizin iyi niyetini tüketen, çok tehlikeli bir tuzaktır.
5. Sonuçlara Atlama: "Suratı asık, kesin bana kızgın!" (Zihin Okuma)
Eşiniz sessizce koltuğa uzanmış, telefonuna bakıyordur. Siz içeri girersiniz, size bakmaz. Zihin okumaya başlarsınız: "Kesin bana kızgın. Ne yaptım acaba? Demek ki beni sevmiyor artık." Oysa belki de sadece yorgundur veya işte kötü bir haber almıştır. Ama siz, bir kanıt aramadan verdiğiniz bu hükümle, gereksiz bir gerginlik dalgası yaratırsınız.
6. Büyütme (Felaketleştirme) / Küçültme: "Kavga Ettik, İlişki Bitti!"
Ufak bir tartışma yaşadınız. Sizin için bu, bir "tartışma" değil, "İLİŞKİNİN SONU"dur. Partnerinizin geçmişteki tüm iyiliklerini bir cüce aynasından görür, küçültürsünüz ("Zaten hep böyleydi"). O anki hatasını ise bir dev aynasından görür, büyütürsünüz ("Bu affedilemez!"). Gerçek boyutlarından kopmuş, ilişkiyi bir uçurumun kenarına getirmişsinizdir.
7. Duygusal Muhakeme: "Kıskançlık Krizim Tutuyor, Demek Ki Beni Aldatıyor!"
İçinizde sebepsiz bir güvensizlik ve kıskançlık hissedersiniz. Hemen bu duygunun bir gerçekliği yansıttığına inanırsınız: "Böyle hissediyorsam, demek ki bir şeyler dönüyor." Duygularınız, gerçeğin ta kendisi olur. Oysa bu his, belki de sizin eski bir yaranızdan, içinizdeki bir güvensizlikten kaynaklanıyordur. Partnerinizi, hislerinizin mahkûmu ilan edersiniz.
8. -meli, -malı Cümleleri: "İyi Bir Eş, Asla Kızmamalı / Her Zaman Anlamalı"
Zihninizde "iyi bir eş" olmanın katı kuralları vardır: "Beni her zaman anlamalı", "Asla beni kırmamalı", "Akşamları mutlaka evde olmalı". Bu "meli/malı"lar, hem sizi hem de partnerinizi boğar. Partneriniz bu imkânsız standartlara ulaşamadığında hayal kırıklığına uğrarsınız. Siz ulaşamadığınızda ise kendinizi "yetersiz bir eş" olarak damgalarsınız.
9. Etiketleme: "Tam bir bencilsin!"
Eşiniz sizin istediğiniz bir şeyi yapmadı. Siz onun bu davranışını değil, tüm kişiliğini etiketlersiniz: "Tam bir bencilsin!" veya "İşte yine duyarsızlaştın!". Bu yapışkan etiketler, tartışmayı "o anki mesele"den çıkarır, "sen zaten hep böylesin" noktasına getirir. Kişi, savunmaya geçer ve iletişim tamamen kopar.
10. Kişiselleştirme: "Çocukların Sorunu da Benim Suçum!"
Çocuğunuzun bir sorunu oldu. Eşiniz endişeyle, "Acaba nerede yanlış yaptık?" der. Siz bu "biz"i duymaz, "ben"e çevirirsiniz: "Demek ki ben kötü bir anneyim/babayım. Her şey benim suçum." Ya da eşinizin keyfi yoksa, "Beni görünce suratı asıldı, demek ki ben onu mutsuz ediyorum" diye düşünürsünüz. Her şeyin merkezine kendinizi koyarak, hem kendinize haksızlık eder hem de iletişimi zehirlersiniz.
Sonuç Olarak:
Bu zihin tuzakları, en sağlam ilişkileri bile yıpratabilir. İlk adım, onları tanımak ve "Dur, bu benim zihnimin bir oyunu" diyebilmektir. Tartışma anında içinizdeki o zehirli sesi susturabilir, "Acaba bu düşünceyi hangi çarpıtma besliyor?" diye sorabilirseniz, iletişimin kapısını yeniden aralayabilirsiniz. Unutmayın, gerçek düşman partneriniz değil, bazen içinizdeki çarpık düşüncelerdir. İlişkinizi, bu tuzaklara değil, sevgi ve anlayışa kurun.