Cengiz Dere / Manevi Danışman

Evde Ses Yükseliyorsa, Kalpte Sessizlik Başlar

Cengiz Dere / Manevi Danışman

Bir yuvada huzur, sadece eşyanın yerli yerinde olmasıyla değil, kelimelerin yerli yerinde kullanılmasıyla da sağlanır. Bugünlerde birçok evde görünmeyen ama derinden hissedilen bir mesele var: saygının sessizce çekilişi. Özellikle kadınların sıkça karşılaştığı bazı tutumlar, evliliğin görünmeyen duvarlarını örmeye başlıyor.

“Ben erkeğim, sen dinleyeceksin!”

Bu cümle, belki ağızdan bir anlık öfkeyle çıkıyor ama kadının kalbinde bir ömür iz bırakıyor. Erkek olmanın, karşısındakini susturma hakkı verdiğini sanan bakış açısı, modern psikolojide “otoriter iletişim biçimi” olarak tanımlanıyor. Bu iletişim tarzı, uzun vadede kadınlarda özgüven kaybı, içe çekilme ve duygusal yalnızlık gibi sonuçlar doğuruyor.

Oysa Peygamber Efendimiz (s.a.v), hanımlarıyla istişare eder, onların fikrini sorar, asla “Ben erkeğim, sus!” demezdi. Buyururdu ki: “Sizin en hayırlınız, eşine en iyi davranandır.” (Tirmizî, Menâkıb 63)

Kadının Annesine Gitmesi, Bir Bağlılık Değil, Bir Haktır

Bazı erkekler, eşlerinin ailesiyle görüşmesine sınırlama getirme eğilimindedir. Bu tavır, psikolojik olarak bağımlı ilişki biçiminin belirtisidir. Eşinin yalnızca kendisiyle bağ kurmasını isteyen birey, bilinçsizce kadının sosyal çevresini daraltır. Oysa sevgi daraltmaz, genişletir.

Kadının annesiyle kurduğu bağ, evlilik dışı bir sadakat değil, evlilik içi bir destek kaynağıdır. Zira bir kadının annesinden koparılması, kökünden koparılmasıdır. Ve kökü kuruyan bir çiçek, ne kadar su verseniz de yeşeremez.

Kadının Eğitimi ve Çalışma Hakkı

Kadınlar sınava girmek, eğitim almak, meslek edinmek istediğinde karşılaştıkları şu cümleler dikkat çekici:
“Yapamazsın, senin fobin var.”

“İlerde çalışamazsın, evde dur!”

Bu ifadeler, psikolojik olarak bireyin kapasitesini inkâr etmek anlamına gelir. Modern psikolojide buna “engelleyici tutum” denir. Kadının yeteneklerini küçümsemek, zamanla onun potansiyelini değil, evliliğe olan inancını azaltır.

Dinimiz ise bu konuda nettir:

“İlim öğrenmek, kadın-erkek tüm müminler üzerine farzdır.” (İbn Mâce, Mukaddime 17)
Unutmayın, destek gören bir kadın sadece kendini değil, evini de büyütür. Çalışmak isteyen kadın cezalandırılmamalı, teşvik edilmelidir. Çünkü çalışan kadın sadece para kazanmaz, kendine değer kazandırır.

Sesin Yükseldiği Evde, Kalpler Susar

Kadınların en çok kırıldığı yerlerden biri de eşlerinin öfkeyle yükselen sesidir. Sürekli bağırılan bir ortamda sevgi değil, savunma mekanizması büyür. Kadın, artık bir eş değil, bir tehdit altındaki birey gibi yaşamaya başlar.

Sonra her öfkeden sonra gelen “özür” cümleleri…

Psikoloji bunu “toksik döngü” olarak tanımlar. Kişi bağırır, pişman olur, özür diler... ama değişim göstermez. Bu durumda karşı taraf özre değil, artık düzeltmeye ihtiyaç duyar.

Bir atasözümüz şöyle der: “İnsan taşla değil, sözle dövülür.”

Ve unutmayalım: “Tatlı dil, yılanı deliğinden çıkarır.”

Evde tatlı dil kalmadığında, ne gülüş kalır, ne huzur.

Son Söz: Eş Olmak, Üstünlük Değil, Yoldaşlık İlişkisidir

Evlilik, bir egemenlik alanı değil; ortak bir emanetin taşındığı yolculuktur. Bu yolda her iki taraf da aynı değerde, aynı önemde ve aynı hakka sahiptir.

Kadını küçümsemek, susturmak, engellemek, sadece onu değil, yuvayı da eksiltir.

O yüzden, sesinizi yükseltmeden önce bir düşünün: Kalbini yükseltebiliyor musunuz?

Ve unutmayın:

Sevgi, emretmekle değil; anlamakla büyür.
Saygı, korkuyla değil; güvenle yaşar.
Huzur, susturarak değil; duyarak gelir.

Yazarın Diğer Yazıları