Endam… Dilimizde sıkça duyduğumuz, ama çoğu zaman sadece dış görünüşe indirdiğimiz bir kavram. Oysa endam, kadının boyu posu değil; ruhundan taşan vakar, zarafet, nezaket ve ağırbaşlılıktır. Endam, bir hanımın yürüyüşünde, bakışında, sözlerinde, hatta sessizliğinde bile okunur.
Endam, kadının elbiseyle değil; ruhla, edep ve vakar ile kuşandığı bir kimliktir.Bir kadının endamı, hayata karşı duruşudur. Nezaket, hayâ ve zarafetle birleştiğinde çevresine görünmez bir hürmet duvarı örer. Anadolu’da “eda” diye de söylenir:
.
“Kadının edası, erkeğin sedasıdır.”
“Elbiseyi kumaş süsler, insanı endamı süsler.”
“Kadının endamı, erkeğin izzeti...”
Bir kadının duruşundan yayılan asalet, erkeğin ve ailenin izzetini besler. Endam bir kıyafet değil, ruhun en asil süsüdür.
Eskiden Anadolu pazarlarında endamlı bir kadın yürüdüğünde pazarcılar seslerini kısar, gözler saygıyla yere inerdi. Ne elbisesi ne de süsü… Onu farklı kılan, vakar ve ağırbaşlılığıydı. İşte endam, böyle bir sessiz gücün ismidir.
Bir düğünde herkesin dikkatini çeken gelin, güzelliğiyle değil, edasıyla konuşulurdu. Sözlerindeki ölçü, yürüyüşündeki denge, bakışlarındaki hayâ… Kaynanası şöyle demişti: “Oğlum, bu evimize güzelliğiyle değil, endamıyla nur kattı.” Çünkü endam, aile ortamına huzur getiren bir terbiyedir.
İnsanların büyük çoğunluğu, karşısındakini sözlerinden çok hâl ve tavırlarıyla değerlendirir. ruhun dışa yansıyan aurası vardır..Bu “aura” çekim ve cazibe oluşturur; insanın etrafına yaydığı görünmez hâle fikirlerimizden etkilenir. İşte endam, kadının auraya dönüşmüş bilinçli vakar hâlidir.
Psikolojide “beden dili”nin, kelimelerden çok daha etkili olduğu bilinir. Yapılan araştırmalara göre insan ilişkilerinde etkileşimin %55’i beden diliyle gerçekleşmektedir. Kadının endamlı duruşu, sadece eşine değil, tüm çevresine saygı uyandırır. Endamlı bir kadın, karşısındakine şu mesajı verir: “Ben değerliyim, ben saygıya layığım.”
Endam, kadının özgüvenini güçlendirir. Özgüvenli kadın ise aile içinde hem eşine hem çocuklarına huzur aşılar. Çünkü psikolojik açıdan aile bireyleri annenin ruhsal dengesinden doğrudan etkilenir. Endamını kuşanan kadın, ailesine sessizce güven ve onur kazandırır.
Hz. Ömer (r.a.) şöyle der: “Kişinin vakarını koruması, onun dininin kemalindendir.”
Demek ki endam, yalnızca estetik bir görünüş değil, dini bir olgunluğun da tezahürüdür.
Endamlı kadın, sadece yabancıların gözünde değil, evin içinde de farklıdır. Kocasına karşı cazibeli ama onurlu, çocuklarına karşı zarif ama vakarlı bir örnektir. Onun duruşu, evladına bir miras gibi geçer. Endamlı bir eşe sahip olan erkek, sözlerini tartar, davranışlarını ölçer. Çünkü bilir ki, endamlı kadın asla basit muameleye razı olmaz.
Endam, yalnızca toplumsal vakar değil; eşler arasında en ince cazibenin kaynağıdır. Saliha kadın, eşine hem vakar hem de cazibe kaynağıdır. Endamlı bir kadın, kocasının gözünde sadece arzulanan değil, aynı zamanda hürmet edilen bir eştir. Çünkü endam, çıplak bir güzellikten daha güçlüdür; kadının bakışıyla, oturuşuyla, konuşma ahengiyle cinselliği estetik bir ahlaka dönüştürür.
Psikolojik açıdan da çekim sadece fiziksel güzellikten değil, karizmaya dayalı duruştan kaynaklanır. Karizmanın en önemli unsuru ise endamdır. Endamlı bir kadın, cinselliği “ucuz” bir arzudan çıkarıp, “saygı ve derinlik” taşıyan bir bağa dönüştürür.
Endam, bir süs değil; bir duruştur. Kadının kendine yapabileceği en büyük iyilik, endamını kuşanmasıdır. Endamlı kadın, yalnızca kendini değil, çevresindekileri de onurlandırır.
Unutmayalım: Endam, sadece “ kadın” olmak değil; “örnek kadın” olmaktır. Endam, kadının hayatını onurlandıran, ailesine vakar kazandıran, eşine cazibe katan, toplumda itibar sağlayan ilahi bir nimettir. Elbiseyle değil; ruhla kuşanılır. Bir kadın endamını kuşandığında, sadece eşine değil, bütün topluma bir mesaj verir:
“Ben Allah’ın kuluyum, değerim var, onurum var.”