İnsan ilişkilerinde en çok gördüğüm şey şudur: Bir kadın kırıldığında, sessizleştiğinde ve anlaşılmadığında kalbine duvar örer. O duvar, bazen bir suskunluktur, bazen soğuk bir bakıştır, bazen de aynı evin içinde yabancı gibi yaşamaktır. Birçok erkek bu durumu yanlış anlar. “Benden nefret ediyor” der. Oysa çoğu zaman öfke değil, korunma ihtiyacıdır bu. Kadın yüreğini incinmekten korumak için duvar örer.
Psikoloji bilimi bunu doğrular. Dr. John Gottman’ın ünlü deneylerinde evli çiftler tartışmaya bırakılır. Sonra araştırmacılar sadece yüz ifadelerine, ses tonlarına bakar. Sonuç çarpıcıdır: Evliliğin uzun ömürlü olup olmayacağını belirleyen şey büyük sözler değil, küçük tepkilerdir. Bir tebessüm, yumuşak bir ses tonu, anlama çabası… Bunlar evliliği kurtaran en güçlü köprülerdir. Atalarımızın dediği gibi: “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.”
Bir danışanım vardı, adı Ali. Eşiyle 6 yıllık evliliğinde konuşmalar azalmış, tartışmalar artmıştı. Kadın bir gün “Seninle artık konuşmak istemiyorum” deyip duvar örmüştü. Ahmet önce hesap sordu, “neden böylesin” dedi. Ama her sözü duvarı kalınlaştırdı. Bir akşam vazgeçti. Çiçek aldı, eşinin yanına oturdu, sadece şunu söyledi:
— “Konuşmasan da olur, yanımda olman bana yeter.”
Kadının gözleri doldu. İşte o anda, duvardan ilk taş düştü. Çünkü kalbi zorlamak değil, anlamak açar.
Kur’an bize hatırlatır: “Onlar sizin için bir elbise, siz de onlar için bir elbisesiniz.” (Bakara 187) Elbise korur, örter, ısıtır. Ama ilgisizlik, eleştiri ve sevgisizlik, elbiseyi lime lime eder.
Başka bir danışanım, Aysel Hanım’ın kocasıyla ilişkisi donmuştu. Adam sürekli eleştiriyor, “şunu yapmadın, bunu eksik yaptın” diye yaklaşıyordu. Kadın zamanla içine kapandı. Ona şunu tavsiye ettim:
— “Bugün eşine eleştiri yapma. Sadece teşekkür et.”
Adam denedi. Akşam yemeğinde, eşine dönüp şöyle dedi:
— “Bu evin düzeni için sana teşekkür ederim.”
Kadın şaşırdı. Yıllardır ona teşekkür etmemişti. O an gözlerinden yaş süzüldü. Çünkü sevgiye aç bir kalp, en küçük şefkat damlasını bile büyük bir rahmet gibi hisseder.
“İnsanlara değer verin, samimi bir takdir gösterin. Eleştirmeyin, kınamayın, şikâyet etmeyin.” Evliliğin özü de budur aslında.
Kadınların ördüğü duvarı yıkmanın yolu güç değil, şefkattir. Psikolojide “ayna nöronlar” üzerine yapılan araştırmalar, empati gösterdiğimizde karşımızdakinin beyninde aynı duygunun uyandığını kanıtlar. Yani siz şefkatliyseniz, eşiniz de şefkat hissetmeye başlar. Dinimiz bunu çok özlü ifade eder: “Merhamet eden, merhamet bulur.”
Atalarımız da boşuna dememiş: “Sevgi dağları aşar.” Gerçekten de hiçbir duvar, hakiki sevginin önünde uzun süre dayanamaz.
Bir başka vakada, eşiyle yıllardır iletişimi kopmuş bir beyefendi vardı. “Artık hiçbir şey düzelmez” diyordu. Ona dedim ki:
— “Eşine büyük bir konuşma yapma. Sadece küçük bir not bırak.”
Adam yazdı: “Seninle aynı yolda yürümekten gurur duyuyorum.”
O notu yastığın üstüne koydu. Kadın okuduğunda önce şaşırdı, sonra sakince geldi, “bunu gerçekten hissettin mi?” diye sordu. İşte o soruyla beraber, uzun süredir örülmüş duvarda kocaman bir gedik açıldı.
Evlilik bir yolculuktur. Bazen dikenli, bazen çiçekli. Ama her durumda sevgi, sabır ve merhametle beslenirse yeşerir. Unutmayın:
Önce dinleyin.
Sonra küçük jestlerle güven verin.
Eleştiriyi bırakıp takdir edin.
“Toplum ne der” yerine “eşim ne hisseder”i sorun.
Çünkü hiçbir kadın, değer gördüğü bir ilişkide duvar örmez. Ve hiçbir duvar, gerçekten sevilen bir kalbin önünde uzun süre ayakta duramaz.
Son söz: “Sevgi, emekle büyür; sabırla olgunlaşır; merhametle yaşar.”