Cengiz Dere / Manevi Danışman

Ağır Eşe Erkeğin Yalçın Dağ Olması

Cengiz Dere / Manevi Danışman

Bazı kadınlar vardır; bir dağ kadar ağır, bir sır kadar sessizdirler. Yüzlerinde donuk bir sükûnet, sözlerinde ölçülü bir ağırlık taşırlar. Ne fazla sevinirler, ne de belli ederler kırgınlıklarını. Bu kadınlar, çoğu zaman "ağır ağabey" diye tanımlanır ilişkilerde. Eşleri, onlarla konuşmak istediklerinde, yakınlaşmak istediklerinde, sanki görünmez bir duvarla karşılaşırlar. Ne söyleseler eksik, ne yapsalar yanlış olur.

Ve işte burada, birçok erkek büyük bir yanılgıya düşer: O duvarı kırmak için daha çok konuşur, daha çok açıklar, daha çok uğraşır. Zanneder ki açıklama sevgiyi getirir, çaba yakınlaştırır. Oysa bazı kalpler, üzerine gidildikçe kapanır.

Psikoloji bize öğretir ki; ağır, mesafeli duruş çoğu zaman bir savunmadır. Kadın, kırılganlığını saklamak için sert görünür. “Benim kimseye ihtiyacım yok.” derken aslında “Bir daha incinmek istemiyorum.” demek ister. Fakat erkek bunu anlamazsa, bu savunma duvarını gurur zanneder; daha çok yaklaşır, daha çok anlatır, daha çok yorulur.

Oysa bazen yapılacak en doğru şey, susmaktır ama kopmak değil; durmaktır ama küsmek değil. Yani tıpkı bir dağ gibi —sarsılmadan, gölge etmeden, sabırla durmak...

Erkeğin iradesi, burada sınavdadır. Her şeyi hemen düzeltmeye çalışmamak, her duyguyu hemen konuşmamak, her problemi hemen açıklamamak gerekir. Çünkü bazı yaralar, sözle değil; sessiz güvenle iyileşir.

Aziz’in hikâyesi böyleydi.

Eşi Selma, yıllardır duvar gibi bir duruşla yaşıyordu. Aziz ne dese, kısa cevaplar; ne yapsa, sessizlik… Bir gün danışman ona şöyle dedi:

“Bir hafta boyunca her şeyi açıklama. Yalnızca saygılı ol, kısa konuş, fazla izah etme.”

Aziz ilk gün çok zorlandı. Ama sustukça bir şey oldu: evde ses azaldı ama gerilim de azaldı. İki hafta sonra Selma, ilk kez sofrada gülümsedi. Sonra bir akşam, sessizce elini uzatıp, “Sen değiştin,” dedi.

İşte o gün, Aziz’in sessizliği, kelimelerden daha gür bir konuşmaya dönüşmüştü.

Erkeğin metaneti, kadının savunmasını eritmişti.

Ali ve Aylin’in evliliğinde de en küçük tartışma bile büyüyordu. Aylin geçmişte çok kırılmış, duygularını bastırarak yaşamayı öğrenmişti. Ali ise her eleştiride hemen kendini savunuyor, uzun uzun açıklıyordu.

Sonra bir gün, Ali öğrendi ki bazen “Haklısın, bunu sonra konuşalım.” demek, bir tartışmayı değil, bir duyguyu korur.

Artık Aylin’in her sözünü düzeltmeye çalışmadı; yalnızca dinledi. Bir ay sonra Aylin’in ses tonu değişti. Çünkü Ali, bir çınar gibi gölge olmuştu: serin, sarsılmaz, güven verici

Burak ve Nermin’in hikâyesi ise bir söğüt gibi... Burak, coşkulu, duygularını yüksek sesle yaşayan bir adamdı. Nermin ise tam tersi; ağır, içe kapanık, ölçülüydü.

Burak onun soğukluğunu kişisel alıp daha da bastırdıkça, Nermin uzaklaştı. Bir gün Burak, yalnızca bir çocukluk anısını sordu. Nermin ağladı. “Hiç kimse beni bu kadar sabırla dinlememişti.” dedi.

O andan sonra Burak öğrendi: bazen konuşmak değil, dinlemek en derin yakınlıktır.

Bu yaşanmışlıkların üçü de aynı gerçeğe işaret eder:

Mesafeli kadının duvarını söz değil, tutarlılık yıkar.

Ağır tavırlı bir eş, duygusal olarak ancak güvenli bir duruş gördüğünde yaklaşır.

Modern psikoloji buna bağlanma onarımı der. Kadın, eşinin sabrında çocukluk güvenini yeniden hisseder. “Bu adam bana kızmadan da kalabilir, beni düzeltmeye çalışmadan da yanımda durabilir.” der.

İşte o zaman, “ağır abi” kadın, o dağ gibi duran erkeğe yönelir. Çünkü bir kadın, güven duyduğu adamı sever; açıklama yapanı değil, dayanabileni.

Yalçın Dağ Gibi Duruş

Evlilikte sevgi kadar denge de şarttır. Erkek, sevgisini korurken kendi değerini kaybetmemeli; kadın, ağırlığını korurken kalbini taşlaştırmamalı.

Erkek biraz daha az konuşup daha çok var olursa; kadın biraz daha az saklanıp daha çok hisseder.

Bir dağ gibi olmalı erkek:

Kendini anlatma çabasında değil, varlığıyla güven veren bir dağ...

Bir çınar gibi olmalı: Gölgesinde sükûnet bulan bir aileye kucak açmalı.

Ve bir söğüt gibi olmalı: İnceliğiyle eğilip, kökleriyle sabit kalmalı.

Böylece ağır kadın yumuşar, duvarlar çözülür, evlilik yeniden nefes alır.

Çünkü bazen aileyi ayakta tutan şey, çok konuşmak değil — susarken bile sevgiyi hissettiren metanettir. Sabırla kendi kayığında yol alan kazanır…

Yazarın Diğer Yazıları