Eşlerin en büyük tartışma alanlarından biri evde kim söz sahibi olacaktır. Bir eşin bariz şekilde evde tahakküm kurup fazla otorite ortaya koyması daima rahatsızlık vermiştir. Böyle baskıcı karakterler huzursuzluk saçarlar. Bunun kadın veya erkek olması fark etmez. Böyle karakterlerin erkek olduğu zan edilir. Ama kadınların pek çoğu böyle gizli baskıcı rolleri sebebiyle kocalarını kızdırır ve kavgaya sebebiyet verirler.
Evde insan olarak bizim elbette bir işi yaparken bir fikrimiz ve bir tavrımız olacaktır. Ancak sorun iş benim istediğim şekilde olacak tarzından kaynaklanmaktadır. Eşimizi dışladığımız, beraber karar almadığımız her iş potansiyel kavga sebebidir. Nitekim boşanma sebeplerine baktığımız zaman dile getirilen konulardan biri de eşim benim fikrimi önemsemiyor, bana bir şey sormuyor, beni evde insan yerine koymuyor. Serzenişidir.
Aşırı baskı, zayıf, şahsiyetsiz bir eş yaratır. Eşiniz kabiliyetli ve asil bir kişi ise baskıya direnç gösterecektir. Bu durumda eleştirmek için fırsat kollayan kişi antipati yaratır. İtici duruşlarla birbirini yenmek için fırsat kollayan eşler gergin bir ortamda bir birbirine çok zarar verirler. Bu durumu aşmak zordur. Ama bizde Nazife hanımın tavrını ortaya koyarsak belki güzel neticeler elde ederiz.
Nazife hanımın eşi baskı ile onu ezmeye çalıştı. Ama sadece bir elmas yaratmayı başardı. Çünkü onun bakışı çok farklıydı. Kendinden emindi. Ruhu engindi. Şöyle diyordu. Rabbim basınç kullanarak tırtılları kelebeklere, kumu incilere ve kömürü elmasa dönüştürür. Senin baskıların ancak beni daha dirayetli yapar. Ben içimdeki güzelliği yaşatarak seni ve kendimi kurtaracağım. Bak dedi eşine -Bir portakalı sıktığında, her zaman portakal suyu çıkarırsın. Beni sıksan da aşağılayıcı ya da eleştirel bir şey söylesen de benden öfke, nefret, acı, gerginlik, depresyon oluşmayacak. Sen bana taş atsan da ben sana gül atmaya devam edeceğim. Çünkü içimde olan budur. Sevgi ve neşeyi yaşatmaya devam edeceğim. Yuvama şeytanı davet etmeyeceğim dedi.
Bu gül çehre karşısında eşi Ramiz sustu kaldı.” İyiliğin karşılığı ancak bir iyiliktir.” Ayetini hatırladı. Ve bu karakteri ile devam etmeyip kendi kendine yumuşak ve nazik bir insan olma sözü verdi.
Dar bir köprüde kafa kafaya gelmiş, pes etmeyen iki inatçı keçi'' misali birbirini sürekli baskılayan karı-koca mutluluğu ancak rüyalarında görürler. Mutlu olmak isteyen birbirine yol vermeli, birbirini öne geçirip değerli kılma çabası içinde olmalıdır. Hep kendi bildiğini doğru kabul etmemeli, baskın çıkma yerine, hak verme, karşılıklı istişare ve anlayış geliştirmelidir.
Evlilikte anlayış, sevgi, itaat, hak verme gibi özellikler varsa otorite işler. Birbirine tahammül oluşur. Bu tek taraflı kadından beklenme yerine, erkekte de bu özelliklere sahip olmalıdır. Karşısındakini kendisine itaate mecbur bir köle gibi gören erkekler gönül alamazlar. ‘Dediğim dedik'' olmakla aile yönetilmez. Hak veren, tecrübeye saygı gösteren, hanımına gerektiği zaman danışan, erkekler hep kazanır ve kazandırırlar.
Kadınlar yumuşak ama otoriter, iş bilen, prensip sahibi bir koca isterler. Zayıf, bağımlı, çekingen, beceriksiz koca istemezler. Erkeklerde söz dinleyen, uyumlu, akıllı ve gerektiğinde yol gösteren bir hanım isterler. İdeal olan her iki tarafın da belli ölçüde alanlarına göre evde söz sahibi olması, yerini ve haddini bilerek birbirine saygı ile yol göstermesi yar ve yardımcı olmasıdır. Buyurgan kişilikler evin huzurunu bozarlar.
Kadının baskın olup etrafına emirler yağdırması; bağırıp çağırması ne kendini ne de çevresini mutlu eder. Bu tür Kadınların otorite kurma sevdasındandır ki pek çok aile bozulmuş ve çocuklar parçalanmış ailelere mahkûm olmuştur. Genelde böyle diklenen ve dik tavırlar sergileyen bayanlar ezilir ve kocaları tarafından merhamet görmediklerinden boşanmaya kadar giden sıkıntılar yaşarlar.
Bazı erkeklerde otoriter kişilik doğuştan vardır, otoriter kişinin de bir yerde sınırlarını bilmesi gerekir. Otoriter kişiliğinize gem vuramıyorsanız; en azından biraz insaflı davranıp kırıcı olmayın, otoritelerine yumuşaklık katanlar hanımlarının gönlünü ta derinden fethederler.
Nisa Suresinin 34.üncü ayetinde geçen “Erkekler kadınlar üzerinde kavvamdırlar” ayetini yanlış yorumlamayalım. Ayette geçen idareci yani “kavvam” kelimesi sorumlu, ihtiyaçları giderici, kıvam verip dengeyi sağlayıcı anlamında olup. Erkeklerin kadınlar üzerinde sulta kurması olarak algılanması, zorbalık gösterme ve adaleti aşmaları anlamında değildir. Eşinin ve çocuklarının yaşam giderlerini üzerine alması gibi yönlerden bu sorumluluk erkeğin omuzları üzerine bırakılmıştır. Yani erkeksen idare et. Denmiştir. Her zorluğu idare etme sorumluluğu yüklenmiştir. Kuran kültüründe erkeğin yöneticiliğinin, (kavvamiyeti) zorba ve sultaya dönüşebileceği en küçük bir alan bırakılmamıştır. Bu bir üstünlük de değildir. Zira “Allah katında üstünlük ancak takva iledir.” Buyuruyor Rabbimiz
Şunu çok iyi bilelim ki, evde herkes sorumluluk alanın iyi yönetirse, fazla birbirlerinin alanlarına müdahale etmezlerse ve ortak aile kararlarını istişare ile alırlarsa, netice ortaya çıkmayan durumlarda da son sözü evin erkeğine verirlerse problem kalmayacaktır.
Yorumlar 1
Güneş 11 Nisan 2023 00:01
Güzel bir yazı ellerinize sağlık cengiz hocam.