Abdullah Ergün

Yarınlar Sahada Büyür

Abdullah Ergün

Bir zamanlar Malatya’da futbol, toprak kokusuna karışırdı. Mahalle aralarındaki boş tarlalarda, tozlu sahalarda, önce naylon, sonra yıpranmış meşin toplarla başlayan serüven; kalpten kalbe yayılan saf bir tutkuydu. Ne sentetik çim vardı ne de modern tesisler... Yağmurla çamura bulanmış sahalar, hayallerin ilk kez filizlendiği yerlerdi. Ayağımızda ne varsa, gönlümüzde koca umutlar olurdu.
O zamanlar altyapı diye bir kavram gelişmemişti. Gençler sahaya dostlukların omuzlarında çıkardı. “Babacan futbolcu” ifadesi, büyüğün küçüğe kol kanat germesinden doğmuştu. Saha bir okuldu; abi, öğretmen ve arkadaşlık tek vücut olurdu. 

Ama bu romantizmin ardında acı bir gerçek vardı: Eğitimsiz, plansız ve yıpratıcı bir futbol anlayışı. 

Antrenmanlar ortalama 20 tur koşuyla başlar, çift kale maçla devam eder, ardından 10 turla sona ererdi. Susamak yasaktı; “Su dalağa zarar verir.” düşüncesi hakimdi. Soyunma odalarında ve sahanın kenarındaki çeşmelerin başında duran yöneticiler, bu yasağı titizlikle uygular, devre arasında verilen birkaç dilim limonla ayakta durmaya çalışırdık.
O günlerin izleri yalnızca kaslarda değil, ruhlarımızda da kaldı.
________________________________________

Zaman Değişti

Bugün sahalar değişti. Tesisler modernleşti, ekipmanlar gelişti, antrenman teknikleri bilimle buluştu. Ama zihniyet? Hâlâ tartışılıyor.

Günümüzde altyapıya yatırım yapan kulüplerin hem sportif hem ekonomik başarı elde ettiğini görüyoruz. Çünkü doğru eğitime önem veren, geleceğe inanan her kulüp, bir çocuğun hayalini de korur.

Yaz tatiliyle birlikte futbol okulları yeniden canlandı. Minik ayaklar sahalarda hayallerinin peşinden koşuyor. Ekranlardan izledikleri yıldızlara benzemek istiyorlar.

Ne yazık ki bu hayaller; sistemsizlik, tribün baskısı ve ebeveyn müdahaleleriyle gölgeleniyor.

Geçtiğimiz yıllarda çocukların mücadele ettiği maçlarda yaşanan kavgalar, hakaretler ve taşkınlıklar hepimizi utandırdı.

Futbolu çocuklarımızın elinden alıp, hırsımıza ve egomuza teslim etmeye başladık.
________________________________________
Sevgili Anne ve Babalar…

Çocuğunuz sahaya ilk çıktığında yıldız olmak için değil, sadece mutlu olmak için oynar.

Ama siz tribünde hırsla bağırdığınızda, o sahada yalnız kalır.

Lütfen çocuğunuzu “geleceğin Messi’si” ya da “Ronaldo’su” olarak değil, bugünün çocuğu olarak görün.

Onu başkalarıyla kıyaslamayın; kendi yolunda sağlıklı ve istikrarlı bir şekilde ilerlemesine izin verin.

Teknik direktör gibi talimat vermeyin. O, size değil; hocasına kulak vermeli.

Unutmayın:
•    Tribünden verdiğiniz taktikler oyunu değil, çocuğun zihnini karıştırır.
•    Her eleştiri, onun saha içi ve dışındaki güven duvarını biraz daha yıkar.
•    Her sabırsızlık, onun futboldan uzaklaşmasına neden olur.
Sizin göreviniz:

Alkışlamak, destek olmak ve ona fark ettirmeden hayallerine ortak olmaktır.

Gıdasına, uykusuna ve eğitimine odaklanın.

Başarıyı medyada gördüklerinizle değil; sabırla, süreçle kovalayın.

Futbol bir sonuç değil, bir süreçtir.

Ve bu süreçte sizin sabrınız, çocuğunuzun güvenidir.

Siz ne kadar sakin kalırsanız, çocuğunuz da o kadar güvenli büyür.
________________________________________

Değerli Antrenörler…

Her antrenman, bir çocuğun hayal defterine yazılan yeni bir satırdır.

O günü iple çeken çocukların sevincini kâbusa çevirmeyin.

Unutmayın; o deftere yazdığınız şey, yalnızca oyunu değil, çocuğun geleceğini de etkiler.

Bağırarak değil, anlayarak eğitin.

Koşu bandı gibi tekrarlarla değil, merak uyandıran yöntemlerle eğlenerek öğretin.

Korkuyla değil, sevgiyle disiplini gösterin.

Bir çocuğun futbola olan tutkusu, sizin ses tonunuzda gizlidir.

Her “Yeter artık!” çıkışı bir umudu söndürebilir.

Her “Aferin!” sözü, bir ömür ilham olabilir.

Onların gönlünde bir kahraman olmak istiyorsanız, önce onları anlamalısınız.

Unutmayın:

Siz sadece futbolcu değil; aynı zamanda insan yetiştiriyorsunuz.

Eğitim yalnızca antrenmanla değil; iletişimle, davranışla, örnek olmakla olur.

Siz sahada nasılsanız, çocuklar da zamanla ona dönüşür.
________________________________________

Bir Örnek: “Harık” Erdal Karakurt

Malatya futbolunun önemli isimlerinden “Harık” lakaplı Erdal Karakurt, aktif futbolculuk döneminde yaşadığı zorlukları, bugün teknik sorumlu olarak görev yaptığı takımlardaki gençlerle paylaşıyor.

Malatya futbolunda en çok maça çıkan oyunculardan biri olarak bilinen Karakurt’un futbola olan sevgisi, hâlâ ilk günkü kadar taze.

Yıllarca formasını giydiği Malatyaspor Amatör ve Sümerspor’da, dönemin ağır antrenman temposuna rağmen tek bir idmanı bile kaçırmayan Harık Erdal, o ilk günkü heyecanı bugüne taşıyan ender isimlerden biri.

Çünkü yaşanmış her tecrübe, doğru zamanda paylaşıldığında bir nesle yön verebilir.
________________________________________
Son Söz:

Yarın çocuklarınız size teşekkür etsin istiyorsanız, onları özgür bırakın.,

Futbol, baskıyla değil, sevgiyle büyür.,

Çünkü futbol yalnızca topun iki kale arasında gidip gelmesi değildir. 

Aldığınız her karar, çizdiğiniz her yol haritası; sahada ter döken bir çocuğun kaderini etkiler. 

Geleceğin profesyonel futbolcularını yetiştirmek istiyorsanız, önce iyi bir insan olun. 

Onları önce şefkatle, sonra bilgiyle, en sonunda doğru vizyonla eğitelim.

Yorumlar 1
Ramazan Özcan 25 Temmuz 2025 11:04

Abdullah kardeşim eline kalemi ne ve yüreğine sağlık gerçekten çok güzel bir şekilde olayları tesbit edip dile getirmiş sin bundan sonraki yazılarında başarılar diliyorum.

Yazarın Diğer Yazıları