Abdullah Ergün

Sanal Sahalarda Kaybolan Nesil

Abdullah Ergün

Her şey için zamanımız var, ama iş spor yapmaya gelince bir anda “meşgul” oluyoruz. Oysa en büyük sermayemiz olan sağlığımız, sessizce bizden uzaklaşıyor. Ne yazık ki bu durum sadece yetişkinler için geçerli değil; artık çocuklarımız da bilgisayar başında geçirilen saatlerin esiri olmuş durumda.

Son yıllarda medyada sıkça yer alan futbol haberleri, bazı anne babaları çocuklarını futbolcu yapma hayaline sürüklüyor. Elbette, futboldan kazanılan yüksek gelirler bu istekte başrolü oynuyor. Ülkemizde lisanslı futbolcu sayısının diğer spor dallarının çok üzerinde olması da bu ilgiyi destekliyor. Liglerde top koşturan futbolcuların yanında, bir de PlayStation başında hayal kuran minik “futbolcular” var.

Ellerinde oyun konsolu, yanlarında cips, kola ve hamburger… Bu çocuklar, saatlerce ekrana kilitlenmiş şekilde sanal dünyada top koşturuyor. Gerçek saha ile sanal saha arasındaki farkı henüz ayırt edemeyen bu nesil, dijital futbol başarılarını gerçek hayata da taşıyabileceğini zannediyor.

Ve sonra babasına şu cümleyi kuruyor: “Ben futbol seçmelerine katılmak istiyorum!”

Oysa ne saha tozu yutmuşluğu var, ne de antrenmanla yoğrulmuş bir fiziği. Bu yüzden o hayal, çoğunlukla hüsranla sonuçlanıyor.

Peki bu durumun sorumlusu kim?

Sadece çocuklar mı, ellerine telefon ve tablet tutuşturulmuş bu nesil mi? Elbette hayır. Aileler, eğitimciler ve yerel yönetimler olarak hepimiz bu tablonun bir parçasıyız.

Eğitimde Spor Nerede?

Milli Eğitim sistemimizde spor, haftada bir saatlik “beden eğitimi” dersiyle sınırlı. Üstelik bu dersin önemli bir kısmı da yoklamayla geçiyor.

Avrupa’da ise işler bambaşka. Haftanın belirli günlerinde “spor günü” adı altında, profesyonel antrenörler eşliğinde çocuklar kendi yeteneklerine uygun branşlara yönlendiriliyor.

Biz ise hâlâ çocuklarımızı okul sonrası odalarına uğurluyor, onların ekran karşısında geçirdikleri saatlere seyirci kalıyoruz.

Mahalle Aralarından Halı Sahalara

Eskiden tarlalarda, okul bahçelerinde sabahtan akşama futbol oynardık. Ne bir antrenörümüz vardı, ne de özel ayakkabılarımız. Ama arkadaşlık, hareket ve doğallık vardı. Bugünün çocuklarıysa ekran başında kaslarını değil, sadece parmaklarını çalıştırıyor.

Son yıllarda artan halı sahalar ise yeni bir tehlikeyi beraberinde getiriyor. Doğru teknik ve antrenman bilgisi olmadan yapılan maçlar, özellikle yetişkinlerde ciddi sakatlıklara ve kalp sorunlarına neden oluyor. Halı saha futbolcusu modeli, ne yazık ki sağlıklı yaşamdan çok uzak.

Ne Yapmalı?

Uzmanlar sporun önemini her fırsatta dile getiriyor. Fakat uygulamada sınıfta kalıyoruz. Spor yapmaya vaktimiz yok, çünkü bahanelerimiz çok.

Akşam yürüyüşlerine çocuklarımızı da dahil ederek, ekran bağımlılığını bir nebze olsun azaltabiliriz. Yerel yönetimlerin her yaşa ve kesime uygun spor alanları oluşturması artık bir lüks değil, bir ihtiyaç.En yakın markete bile arabayla giden bir toplum olarak, hareket etmeyi unuttuk. 

Oysa sağlıklı kalmak için çok büyük adımlar atmamıza gerek yok. Küçük ama düzenli hareketlerle, hem kendimiz hem çocuklarımız için çok şeyi değiştirebiliriz.

Unutmayalım; spor bir lüks değil, bir yaşam biçimidir.

Ve sağlığımızı kaybettikten sonra kazandığımız her şeyin bir anlamı kalmaz.

Yazarın Diğer Yazıları