
Futbolun Gölgesinde Yaşamak
Abdullah Ergün
Bizim ülkemizde bir futbol takımının kazanıp kaybettiği maç, milyonların ruh halini değiştirmeye yetiyor. Öyle ki bazen gündemi belirleyen siyaset değil, sahadaki skor oluyor. Yalnız bu durum bize özgü değil; Yunanistan, İtalya, İspanya ve Portekiz gibi Akdeniz ülkelerinde de futbol gündemin önemli bir parçası. Ama biz işi biraz daha abartıyoruz.
Diğer ülkelerde futbolun seyri kulüplerin izlediği yol haritasına bağlı kalıyor. Bizde ise her şey futbol üzerinden ölçülüyor. Takımımız en pahalı yıldızları transfer etsin diye UEFA’nın koyduğu harcama sınırlamalarını görmezden geliyoruz. Taraftar tutkusunu abarttıkça toplumun ruh hali de maç sonuçlarına göre şekilleniyor.
Futbolun hayatımızdaki ağırlığını, tatil dönemlerinde daha iyi anlıyorum. Ligler tatile girdiğinde çay ocaklarında, otobüslerde hatta televizyon ekranlarında futbol konuşmaları azalıyor. Ancak futbol yazarları ve yorumcular için sorular bitmiyor; futbolcular tatildeyken bile geleceği tartışmaya devam ediyoruz.
***
70’li yıllarda taraftarlar tribünlerde yan yana maç izlerdi. Bugün ise iki farklı takımın taraftarlarının aynı tribünde bulunması neredeyse imkânsız. Futbolun ekonomik getirilerini futbolcular kazanırken, cefasını fanatikler çekiyor. Bu çelişki kolay değişmeyecek gibi görünüyor.
Çözüm nerede? Eğitimin rolü büyük olsa da, sahada sorun çıkaranlar arasında eğitimli ve maddi durumu iyi kişiler de var. Medya da sorumluluk sahibi değil; saatlerce süren spor programları farkında olmadan tansiyonu artırıyor.
Son günlerde Fenerbahçe ve Galatasaray’ın kadrolarına kattığı yıldız isimler üzerinden rekabet saha içinden transferlere taşındı. İki kulübün kasalarından çıkacak olan rakamlar Avrupa kulüplerini de şaşkına çevirmiş durumda.
Futbol Federasyonunun kulüplere koyduğu harcama limitleri daha şimdiden kota sınırını aşmış gözüküyor.