Abdullah Ergün

Bir Semt, Bir Dost, Bir Anı: Zafer Solmaz

Abdullah Ergün

Hayat bize en zor dersi hep aynı cümleyle verir: Değer verdiğimiz insanları bir gün kaybetmek zorunda kalırız.
Benim için bu dersin adı Sıtmapınarı’dır. Yalnızca bir semt değil, bir okul, bir yuva, bir dostluk sahnesiydi orası. Çocukluğumuzun kahkahaları, gençliğimizin hayalleri, paylaşılan ekmekler, sinema serüvenlerimiz, sanal tiyatro ve demlenen çaylar hep orada saklıdır.

Ama bugün o sahneden bir isim daha eksildi: Zafer Solmaz.

Zafer, Sıtmapınarı’nın 70’li yıllardaki siyaseti, futbolu, sanatı, toplumsal rüzgârlarına tanıklık etmiş arkadaş grubunun önemli bir halkasıydı. Arkadaşlarıyla, lakaplarıyla, sokak anılarıyla semtin geçiş sürecine yanı bizim jenerasyona emaneti teslim eden isimlerdendi.

Solmaz ailesi benim için çok şeyler ifade ediyor.

Hayatımda yaşadığım ilk vefat haberini Fikri Solmaz ile yaşadım. Kendisine yakıştırılan” Deli” lakabı arkadaşlarına, ailesine ve semtine delicesine sahip olmasındaydı

Annemle babam hep söylerdi: “Bugün yaşıyorsan, önce Allah’a, sonra da kirven Fikri Solmaz’a borçlusun.” Gerçekten de kan kaybıyla ölümün kıyısındayken, Sigorta Hastanesi’nin şoförü olan kirvem beni yetiştirmişti. O gün ben dünyaya yeniden gelmiştim. Ve Zafer, işte böyle bir aileden geliyordu; dostluğun değerini bilen, semtine sahip çıkan bir aileden…

Sıtmapınarı’nda dostluk farklıydı. Pınar Apartmanı’nda komşuluk sadece yan yana oturmak değil, hayatı paylaşmaktı. Evlerde dergiler, gazeteler okunur; sinema, müzik konuşulur; çayın buğusunda kahkahalar ve hüzünler aynı masada buluşurdu. Bugün dönüp baktığımda, aslında hayatımızın en güzel günlerini yaşadığımızı anlıyorum.

Zafer’in ardından o günleri bir kez daha andım. Cumhuriyet İlkokulu’nun önü, Topal Hafızların tarlası… Hepsi bizim sinema ve sohbet ettiğimiz platolardı.

Dursun Cumali Sucu, Ramazan Kabak,Tırrto Halil,Paramintikos Ali, Karababa Hasan, Atilla Karadirlik,Ali Tosik,Turan Karadirlik,Maier Aydoğan, Sucu Oğuz…

Hepsi bir dönemin kahramanlarıydı. O kahramanlık, zamanla ülkenin dört bir yanına savruldu. Bir daha aynı masada buluşamadılar.

Ama şunu biliyorum: Gittikleri yerlerde her birinin gözünde Sıtmapınarı hâlâ bir film şeridi gibi akıp gidiyordu. Zafer’in yıllar sonra semte döndüğünde kimsenin gözlerinden kaçmayan durgun hali her şeyi anlatıyordu. O anda yaşadıkları kaybolmuş güzelliklerin ardından duyduğu derin özlemdi.

Bugün depremle farklı bir çehreye bürünen Sıtmapınarı, hâlâ kendi okulundan yetiştirdiği birkaç öğrencisiyle ayakta durmaya çalışıyor. Ama artık o okulun en parlak isimlerinden biri eksik.

Kendi yaşam şeklini kendisine yakın gören ve bundan ödün vermeden aramızdan ayrıldı.

Zafer Solmaz artık aramızda olmayacak.

Ama dostluğu ve hatırasıyla anılacaktır.

 

Yazarın Diğer Yazıları