Abdullah Ergün

Bir Şehrin Sessiz Vedası

Abdullah Ergün

Malatya’nın merkezinden geçerken aylardan beri gözümüze yerleşmiş bir görüntü var. Emlak Konut yazılarıyla kaplanmış, şehrin nefesini kesen o uzun, yüksek paravan duvarları. Zamanla öylesine hayatımıza karıştılar ki, sanki hiç kalkmayacaklarmış gibi geldi. Oysa o duvarların ardında yalnızca bir inşaat değil, bir dönem, bir hafıza, bir şehrin ortak belleği saklıydı.

Şimdi paravanlar birer birer sökülüyor. Açılan her boşluk, “yeni Malatya’nın adım adım yükselişini gösterirken içimizde buruk bir sessizlik bırakıyor:

Artık eski çarşı yok.

Çarşı, Malatya için sadece dükkânların sıralandığı bir bölge değildi. Kendine özgü kokuların, kalabalık ritminin, esnaf sesinin oluşturduğu bir yaşam akışıydı. Bugün o akış yerini betonun soğukluğuna, çeliğin sertliğine, modern mimarinin kusursuz ama duygusuz çizgilerine bırakıyor.

Elbette kimse güvenli yapılara karşı değil. Deprem gerçeğinin gölgesinde modernleşme kaçınılmaz. Ama yine de sormak gerekiyor:

Bir şehri şehir yapan yalnızca sağlam binalar mıdır, yoksa o binaların içinde yaşanan hikâyeler mi?

Can Sineması’nın önünden geçerken bir zamanlar afişlerden taşan heyecanı hâlâ hatırlıyoruz. İlk film deneyimini yaşayan çocukların parlayan gözleri, bilet kuyruğunda sabırsızlanan gençlerin telaşı…salı günleri sadece Aileye olan gösterimler… Bugün hepsi anılarda kaldı. Yeşil Sinema da öyle; artık bir yapıdan çok, kolektif hafızamızda sakladığımız eski bir fotoğraf.

Bu şehrin sinema kültürünün mimarı Hüseyin Yeşil’i ve ardından bu mirası sürdüren Zeki ve Hacı Yeşil’i anmak şart. Şehir dediğimiz şey, onu ayakta tutan insanların emeğiyle kıymetlenir.

Ve İstanbul Pasajı… Depreme rağmen ayakta kalmış nadir yapılardan biriydi. Biraz dokunulsa, belki yarınlara da taşınabilirdi. Ama olmadı. Yıkımını izlerken içimizi en çok acıtan da bu oldu: Çünkü orada kaybolan yalnızca bir yapı değil, kuşaklar arası paylaşılan bir hafızaydı.

Bugün konuşulanlara bakılırsa sırada diğer sokaklar var. Değişim devam edecek. Buna kimse şaşırmıyor. Ancak asıl soru hâlâ yerli yerinde duruyor:

Biz hafızamızı nereye koyacağız?

Yeni vitrinlerin ardında eski günlerin gölgesi yaşayabilecek mi?

Yeni Malatya yükseliyor, evet. Ama yükseliş, eski Malatya’nın hatıralarını tamamen gölgelemiyorsa bir anlam taşıyacak. Çünkü şehirler yeniyle değil, eskiyle bağ kurdukları ölçüde kimlik kazanırlar.

Bugün paravanlar kalkıyor.
Yarın benimsenme noktasında uzun zaman alacak olan yeni dükkânlar açılacak.

Dileğimiz, o modern vitrinlerin ardında geçmişten küçük bir uğultunun bir koku, bir ses, bir fotoğraf karesi hâlâ yaşayabilmesi.
Çünkü şehir dediğimiz şey, sonunda hep aynı yere çıkıyor.

Anılarımız geri gelmeyecek.

Yazarın Diğer Yazıları