Abdullah Ergün

Bir Şarkının Gölgesinde Kalan Hayat

Abdullah Ergün

Bazı şarkılar vardır ki, üzerinden yıllar geçse de hâlâ dillerden düşmez. Müzik otoriteleri bu kalıcılığın nedenini tartışa dursun, kimileri sözlerin büyüsünde, kimileri ise melodinin akıcılığında buluyor Oysa bazen bir şarkıyı gerçek anlamda ölümsüz kılan, onun ardında yatan yaşam hikâyesidir.

Türk Sanat Müziği’nin unutulmaz eserlerinden biri olan “Seni Ben Ellerin Olsun Diye mi Sevdim”, işte böyle bir hikâyenin sessiz tanığıdır. Bu eser, yalnızca notalardan değil, derin bir acıdan, kalpten kopup gelen bir feryattan doğmuş olabilir mi?

Bu sorunun cevabı, İstanbul’un arka sokaklarında, gazinoların loş kulislerinde yankılanan bir isimde yer alıyor. Gonca Gül.

Gonca Gül, İstanbul’un gece hayatında adını pek az kişinin bildiği bir solistti. Sıradan pavyonlarda sahne alır, sahneden indikten sonra ise yalnızlığına dönerdi. Ta ki bir gün, yüreğini kaptırdığı bir adama rastlayana kadar. Gonca Gül, o adama her şeyini verdi: aşkını, güvenini, kadınlığını, hatta servetini... Fakat sevdiği adam bir sabah, elinde ne varsa alarak ortadan kayboldu.

Ne feryat etti Gonca Gül, ne de bir şikâyette bulundu. Tıpkı Serkis Efendi’nin Nihavend şarkısı “Kimseye Etmem Şikayet”de olduğu gibi, sessizce ağladı. Kendi haline titredi, suçlulukla baktı geleceğine. Herkes onun onurlu duruşuna hayran kaldı, ama kimse yüreğindeki yangını fark etmedi.
İkinci darbe ise daha yıkıcıydı. Sevdiği adamın başka bir kadınla birlikte olduğunu duyduğunda, Gonca Gül için perde tamamen kapandı. Yine de gururunu yere düşürmedi. Ne aradı, ne sordu. Sessizce İstanbul’u terk etti.

O gidiş, geçmişe atılmış bir vedaydı. Yıllarca Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde, gece kulüplerinde şarkı söyledi. En son Gaziantep’te görüldüğü söylendi. Ondan sonra ise bir daha kimse haber alamadı. Ne bir iz, ne bir ses…

Bugün o seven kadından geriye sadece bir şarkı kaldı. Belki de yaşadıklarının üç mısraya sığmış özeti:

Seni ben ellerin olsun diye mi sevdim

Hayatımı ellerine vererek

Bir yabancı gibi git diye mi?..

Bu şarkı, Gonca Gül’ün hayatına yazılmış bir ağıttır belki de… Onun sessiz çığlığı, kalbine gömdüğü bitmeyecek sandığı bir aşkın yankısıdır. Ölesiye sevdiği adamın ihaneti, bugün her yorumcunun farklı duygularla seslendirdiği bu şarkının ilham kaynağı oldu.

Unutulmaz sözlere Baki Duyarlar’ın sihirli notaları eklendiğinde ise aşkın en içli, en gerçek haliyle birleştiği bir başyapıt ortaya çıktı. Şarkı, yaşayanların başucu şarkılarından biri haline geldi.

Gonca Gül, hayatın ona sunduğu zorlu yaşam biçimini, belki de sevgisinin kalıcı olması umuduyla sırtlandı. Sigara dumanının, alkol kokularının arasında; birkaç saz sanatçısının eşliğinde derme çatma sahnelerde şarkılar söyleyerek müşterileri eğlendiriyordu. Ama sahne ışıkları ne kadar zayıf olursa olsun, o, sevdiği adamla geleceğe umutla bakıyordu bir zamanlar.

Ve belki de bu yüzden, yıllar geçse de bu şarkı dillerden düşmüyor. Çünkü bazı şarkılar sadece söylenmez… yaşanır.

Yazarın Diğer Yazıları