
Aranjmandan Rap Müziğe
Abdullah Ergün
Müziğin tarihsel tarihine baktığımız zaman yaşanan değişimlerim günümüze taşınmasında ortaya çıkan tabloda müzik kalitenin zamana karşı kan kaybettiğini görüyoruz.
1960’lı yılların son bölümlerinden itibaren 70,80 ve 90’lı yılların müziklerinde insanların duygularına eşlik eden söz ve soundları yaşamış birisi olarak son yıllarda ortaya çıkan müziklerin belli bir yaş grubunun tekeline girmesiyle kaliteli müziğe özlem duyanlar internetin nimetlerine yöneliyorlar.
İnternetin büyülü dünyasında gezinen müzikseverler, yıllar öncesinin müzikleriyle özlem gideriyorlar.
Büyük şehirlerde sahne alan orkestraların eseri yorumlayacak olan sanatçılara analog ortamda yaptıkları canlı performanslar sonrasında piyasa çıkan 45 ve 33 devirli plakların günümüzde ki satış fiyatı şimdilerde müzik yapanları şaşırtmaya devam ediyor.
Bu değişim bizimle sınırlı değil.
Günümüzde sanatçıları dinlemek için digital müzik platformları kullanılırken, plak ve CD gibi fiziki kopyalara olan ilgi bazı yerlere mesaj niteliği taşıyor. Bu ilgi sadece bizde değil başta ABD olmak üzere Avrupa’da da gündem yaratıyor. Türkiye'deki mağazalar da analog ortamda yenilenen plaklarla modaya eşlik ediyorlar.
İlkokul yıllarından itibaren aldığım plakların birçoğunu günümüze taşıyarak doğru bir adım attığımı görüyorum.
60’lı yıllarda Malatya Sümerbank Fabrikasında çalışan personellerden oluşan Orkestranın fabrikanın havuzbaşında yaptıkları canlı müzikler müziğe olan ilgimin ilk bölümlerini oluşturmuştu.
Fransızların Ünlü Şarkıcısı Salvatore Adamo’nun seslendirdiği Tombale neige adlı parçası Fransa’dan çok ülkemizde zirveye yerleşmişti.
Salvatore Adamo, Türkiye’de Tombale neige’nin gördüğü ilgi karşısında yaşadığı şaşkınlığı ülkesinde her ortamda gündeme getirmişti.
Türkiye’de Aranjman modasının ilk uygulayıcısı olan Fecri Ebcioğlu’nun “Her Yerde Kar Var” sözleriyle Adamo bu kez parçayı Türkçe plağa okuyarak ülkemizdeki şöhretini dahada yukarıya taşımıştı.
Fransız “Chanson” İtalyan “Napoliten” parçaların 1960 ve 70’li yıllarda ülkemizde ilgi görmesi beraberinde “Türkçe Sözlü Hafif Müzik” ekolini getirmişti.
İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük illerde yaşanan orkestra furyası ve sahne alan sanatçılarla Türk pop Müziği altın çağını yaşamıştı.
Ajda Pekkan,Alpay,Erol Büyükbürç,Ertan Anapa,Erkut Taşkın,Tülay German,Ayten Alpman,Berkant,Lale Akat gibi sanatçılar akımın ön plana çıkarttığı isimler oldu.
Cem Karaca, Durul Gence ve Barış Manço gibi kendi orkestralarını kuran sanatçılar ise Anadolu Pop furyasıyla Romantizmin ağırlıklı olduğu ortama yeni bir tarz getirdiler.
1990 yılında Sezen Aksu okulundan çıkan yorumcuların piyasaya olan etkilerinin 2010 yılından sonra popülaritesini kaybetmesiyle meydan garip sözlerin olduğu digital destekli soundlarla beslenen parçalara kaldı.
Üzerinden onlarca yıl geçmesine rağmen hala beğenilerek dinlenen parçalara digital ortam sahiplerinin uyguladığı sansürler kalitenin yeni nesillere aktarılmasına olumsuz etki yapıyor.
Son dönemlerde Hi-hop ve Rap türünde müzik yapanlar, sözsel yetenekleri ve çeşitli tarzlarıyla genç dinleyici kitlesini etkiliyor.
Buraya kadar gelen süreçte müzikte kalite arayanlar, günümüz sanatçılarla bu işin olamayacağı belirtiyorlar.
Müziğin evrensel yolculuğunda duygulara hitap eden parçaların yer aldığı Plakların yanı sıra bu parçaların internet ortamında gördüğü ilgi, müziğin kaliteli dönemlerine tanıklık için sürpriz sayılmıyor.