Türkiye, sahte ürün ticareti listesinde Çin'in ardından ikinci sırada!
OECD ve AB Fikri Mülkiyet Ofisi'nin raporuna göre, Türkiye sahte ürün ihracatına en yatkın ülkeler arasında Çin'in ardından ikinci sırada yer aldı. Sahte ürünler arasında en fazla giyim, ayakkabı, deri ürünleri ve saatler öne çıkıyor.
Ekonomim.com’da yer alan habere göre, küresel sahte ürün ticareti her geçen yıl daha karmaşık bir hal alıyor. Büyük markalar bu işlemlerden zarar ederken, fikri mülkiyet hakları da yara alıyor.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ile Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi’nin (EUIPO) 2024’te yayımladığı son rapor, Türkiye açısından dikkat çekici veriler ortaya koydu. 2020-2021 dönemine ait verilerin incelendiği raporda, Türkiye sahte ürün ticaretinde ikinci sırada yer aldı.
Çin liderliğini koruyor, Türkiye yükseliyor
Rapora göre, Çin küresel sahte ürün ticaretinin lideri konumunu koruyor. Dünyada tüm el konulan ürünlerin yüzde 45’i Çin menşeli olurken, Türkiye'nin yerinde ise ilginç bir değişim gözlemleniyor. Türkiye daha önce, menşei ekonomileri listesinde daha yüksek bir konumda olurken, son verilerde 2020'ye kıyasla 2021'de ele geçirilen sahte malların toplam değerindeki ülke payında bir düşüş olduğu görülüyor. Buna karşılık, Çin ve Hong Kong'un (Çin) ele geçirilen sahte malların toplam değerindeki payları artıyor.
Türkiye'nin ele geçirilen sahte mallar için menşe ekonomilerindeki önemi, bir ölçüde stratejik coğrafi konumuna ve modern lojistik altyapısıyla da açıklanabiliyor. Transit konumunda bulunması sahte ürünler için tercih edilen bir yol üzerinde yer alıyor.
OECD’nin elde ettiği gümrük verilerinde, Türk gümrük makamları tarafından 2023'te gerçekleştirilen tüm el koymaların yüzde 21'inin ithalat prosedürleriyle ilgili olurken, yüzde 19'unun transit ve yüzde 26'sının ise depolama operasyonlarını içerdiğini görülüyor.
Sahte ürün eğilimi
OECD’nin ayrı bir analizinde de ülkelerin sahte ürün ihracatına olan “yatkınlığına/eğilimine” bakıldığında, Türkiye yine öne çıkan ülkelerden biri oluyor.
OECD bu eğilimi “GTRIC-e” adı verilen özel bir endeksle ölçerken, bu endekste yüksek skorlar, ya yüksek miktarda sahte ürün ihraç edildiğini ya da ihracat içerisindeki sahte ürün oranının yüksek olduğunu gösteriyor.
Türkiye’nin bu endekste de Hong Kong ve Lübnan ile ilk üçü paylaşıyor. Suriye, Andorra ve Arnavutluk da bu alanda öne çıkıyor.
Her dört yakalamadan biri transit geçişte
2023 yılına ait gümrük verilerine göre, yapılan tüm sahte ürün yakalamalarının yüzde 19’u transit geçişlerde, yüzde 21’i ithalatta ve yüzde 26’sı da antrepolarda gerçekleşti. Bu veriler, Türkiye’nin sadece bir menşe ülke değil, aynı zamanda küresel sahte ürün ticaretinin kavşak noktası olduğunu ortaya koyuyor.
Giyim öne çıkıyor
Sahte ürün ticaretinde en sık rastlanan kategoriler arasında ayakkabı, giyim, deri ürünleri ve saatler öne çıkıyor.
Giyim, toplam el koymaların yüzde 21,6'sını oluştururken, ayakkabı yüzde 21,4'ünü oluşturuyor. Deri ve elektronik ürünler de onları takip ediyor.
El konulan malların değeri açısından, sahte saatler ve ayakkabılar küresel olarak toplam el konulan değerin sırasıyla yüzde 23'ünü ve yüzde 15'ini temsil ederek başı çekiyor. Bu veriler, sahtecilerin nispeten dar bir ürün kategorisi yelpazesinde kaldığını ve yüksek değerli, yüksek talep gören mallara sürekli odaklandığının altını çiziyor.
Bir endişe verici olan kısım da sağlık ve güvenlik riski taşıyan sahte ilaçlar, kozmetikler, gıda maddeleri ve oyuncakların da sıklıkla ele geçirilmesi oluyor. Hatta yedek parçalar da sahte ürünler listesinde dikkat çekiyor. Herhangi bir güvenlik testinden yoksun olan bu ürünler, çok çeşitli sağlık, güvenlik ve çevre riskleri oluşturabiliyor.
İnternetten satışlar ve büyük markaların etkisi
Raporda, sahte ürünlerin özellikle çevrimiçi platformlar aracılığıyla hızla yayılabildiği belirtiliyor. Sahte ürün üreticileri, tüketici talebine anında yanıt verebiliyor ve reklamlar, pop-up’lar ya da sahte siteler aracılığıyla tüketiciye doğrudan ulaşabiliyor.
Bunun yanında büyük markaların sağladığı kaynak ve bilgilerle gümrük uygulamalarını desteklemesi, sadece kendi markalarının korunmasını sağlıyor. Bu durum, küçük ve orta ölçekli işletmelerin (KOBİ) haklarının daha az korunmasına ve onların ürünlerinin daha kolay hedef alınmasına yol açabiliyor.