Köylülerin feryadı hiçe sayıldı: Kayısı, zeytin, fındık tehlikede…
Üreticilerin, köylülerin, çevrecilerin günlerdir mücadele vererek karşı çıktığı zeytinlik alanlarının ranta açılmasını öngören kanun teklifi Meclis'te kabul edildi. Teklifin yasalaşması halinde doğanın katledileceğini belirten Malatya Çevre Platformu Yürütme Kurulu Üyesi Hüseyin Çıplak ise zeytin, fındık ve kayısı gibi stratejik ürünlerin yetiştiği bölgelerin kültürel miras olduğunu belirterek mücadelenin devam edeceğini söyledi.
Türkiye'nin enerji arzını karşılama amacı taşıdığı iddiasıyla AK Parti tarafından hazırlanan başta Zeytinlikler olmak üzere birçok alanın madencilik faaliyetlerine açılmasını öngören tartışmalı yasa teklifi, gündeme bomba gibi düşmüştü. Ülkenin dört bir yanından Başkente gelen üreticiler, zeytinlik, mera ve orman alanlarının madencilik projelerine açılmasının önünü açan torba yasa teklifine karşı TBMM önünde bir araya geldi. Ancak kamuoyunda 'Zeytinlik' yasası olarak bilinen, enerji ve maden alanlarına yönelik düzenlemeler içeren Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Meclis önünde açlık grevine giren üreticilere, kanunun çevre katliamına yol açacağı konusunda uyaran çevrecilere rağmen TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi.
Yaşam Alanlarını Doğrudan Tehdit Ediyor
Malatya Çevre Platformu yürütme kurulu üyesi ve Malatya Çevre Platformu İstanbul Çalışma Komisyonu Sözcüsü Hüseyin Çıplak, kanun teklifinin doğayı doğrudan tehdit eden bir dayatma modeli olduğunu ifade etti. Zeytinlik, orman ve tarım alanlarının kamu yararı bahanesiyle maden sahasına dönüştürülmesinin önünün açılacağını vurgulayan Çıplak, teklifin yasalaşması halinde yaşanacak olumsuz durumları şu şekilde sıraladı:
'Bu kanun teklifi, sadece bir mevzuat değişikliğini değil; yaşam alanlarımızı doğrudan tehdit eden bir kalkınma modeli tercihini dayatmaktadır. Zeytinliklerin, ormanların, meraların, tarım alanlarının ve hatta yerleşim yerlerinin bile kamu yararı bahanesiyle maden sahasına dönüştürülmesinin önünü açıyor. Bu kanun teklif yasalaşırsa:
Zeytin, kayısı, fındık, fıstık, narenciye, pamuk, üzüm, çay endemik bitkiler, hayvancılık, genel anlamda; tarım alanları, köyler, meralar, ormanlar ortadan kalkacak, ırmaklar, dereler, çaylar, göller, barajlar, göletler, sonraları, içme ve sulama suları, yaban hayatı yok olacak. Köylüler yerinden, yurdundan göç edecek. Maden sahalarıyla ormanlar yok oluyor. Börtü böcek ve yaban hayvanlarının çeşitliliği ve sayısı her geçen gün yok oluyor.'
Etkin mücadele edilmeli
Üretim alanlarının kamulaştırılmaması için ciddi bir hukuki mücadelenin sürdürülmesi gerektiğinin altını çizen Çıplak, basın ve yayın organlarında da konunun sürekli gündemde tutulmasını önerdi. Çıplak, 'Kamulaştırmaya karşı ciddi anlamda örgütlü hukuki bir mücadele sürdürülmelidir. (Üniversiteler, Bilim insanları, Barolar, Çağdaş Hukukçular, Uluslararası hukukçulara ilişkiler kurulmalıdır. Birleşik ortak mücadele hayata geçirilmelidir. Çevre, doğa, ekoloji mücadelesinde başarılı olmak için eğitim çalışması yapılmalı. Basın, yayın, Tv, Radyo, Gazete, internet sitelerinin, panellerin, seminer ve konferansların, bu alanda daha çok emek harcanması, bülten, broşür çalışmalarının yapılması ve daha çok eylem, etkinlik ve mücadele edilmesi gerekiyor. Deneyim ve tecrübelerin paylaşılması gerekiyor.' dedi.
Malatya'da 13 ilçede mücadele sürüyor
Malatya Çevre Platformu'nun Malatya il genelindeki tüm vahşi projelere karşı mücadele ettiklerini aktaran Çıplak, ' Bir iki ilçeyi kapsayan bir mücadele değildir. Malatya'nın 13 ilçesi için mücadele ediyoruz. Malatya'nın kadim coğrafyası için mücadele ediyor. Bu mücadele sadece Malatya yerelindeki mücadele de değildir. Ülke genelindeki çevre mücadelesinin tarafıdır. Ülkede çevre mücadelesi veren çatı kurumları olan iki Çevre Kurumu olan Ekoloji Birliği ve İklim Adalet komisyonun da bileşimidir. Sadece Malatya için değil ülke genelindeki çevre mücadelesi de bizleri ilgilendiriyor. Hangi dağ efkrlıysa oralıyız.' ifadelerini kullandı.
Özel mülkiyet hakkı çiğneniyor
Toprakların maden sahasına dönüştürülmesini istemediklerini dile getiren Çıplak, kamulaştırma uygulamalarının özel mülkiyet hakkını da çiğneyeceğini vurgulayarak şunları söyledi:
'Tarım arazileri madene açılabilecek. Çevresel etki değerlendirme (ÇED) süreçleri hızlandırılacak ya da işlevsizleştirilecek Hızlı kamulaştırma yetkisi daha da yaygınlaştırılacak, Yargı denetimi simgesel hale getirilecek. Bu, doğrudan doğa talanı, hukukun askıya alınması ve toplumsal yaşamın şirketlerin lehine yeniden uyarlamak anlamına gelir.
Zeytinlikler, Fındıklar ve kayısı ağaçları gibi stratejik ürün alanlarının madene açılması anlamına geliyor. Zeytin, fındık ve kayısı gibi stratejik ürünlerin yetiştiği bölgeler sadece tarım alanları değildir. Aynı zamanda kültürel miras, ekonomik geçim ve yerel gıda güvenliği merkezleridir. Malatya örneğinde olduğu gibi, kayısı bahçelerinin zarar görmesi, on binlerce ailenin geçimini tehlikeye atar. Yerel halkın toprakla olan bağını koparır. Küresel iklim kriziyle mücadelede stratejik ürünlerin korunması gerekirken, bu alanları maden sahası yapmak çevreyle ilgili yıkımı hızlandırır.
Bahçelerimizin kamulaştırılarak maden sahasına dönüştürülmesiyle hızlı kamulaştırma uygulamalarıyla halkın mülkiyet hakkı çiğnenmekte; 'madencilikte kamu yararı var' bahanesiyle kişisel mülkler zorla alınabilecek anlamına geliyor.'
Çevre platformu olarak tüm hukuki yolların araştırıldığını kaydeden Çıplak, milletvekillerinin konuya duyarsız kalmasına da tepki gösterdi. . Malatya Çevre Platformu olarak sahada vatandaşları bilgilendireceklerini söyleyen Çıplak, 'Malatya Çevre Platformu olarak Anayasa Mahkemesi başvurusu dhil olmak üzere hukuki tüm yolları araştırıyoruz. İlgili bilim insanları, akademisyenler, hukukçularla ve STK'larla iş birliği içindeyiz. Vatandaşlara hukuki destek sağlamak, itiraz dilekçeleri hazırlamak ve gerekirse davalar açmak üzere bir hazırlık içindeyiz.
Bu sadece doğayı değil, gelecek nesillerin yaşam hakkını da gasp etmektir. Toplumsal tepki yasaların seyrini etkileyebilir. Daha önce zeytinlikler konusunda gelen tepkiler üzerine benzer düzenlemeler geri çekilmişti. Ancak Milletvekillerinin tepkilere duyarsız kalması, karar alma süreçlerinin anti demokratikleştiğini gösteriyor. Bu yasa teklifi, şirketlerin çıkarlarına göre şekillendiği için halkın iradesi hiçe sayılıyor.
Yine de umutsuz değiliz. Tarihte pek çok hak mücadelesi, birlik ile kazanılmıştır. Malatya Çevre Platformu olarak broşürler, sosyal medya kampanyaları, paneller ve köy toplantıları ile halkı bilgilendireceğiz. Kırsal bölgelerde yaşayan çiftçiler, gençler, şehirli doğa savunucuları ve kadınlar başta olmak üzere tüm halkımızı bilgilendireceğiz. Onun için diyoruz ki: Toprağımızı Vermiyoruz. Bir gün sizin bahçenize de sıra gelebilir. Malatya Çevre Platformu olarak Milletvekillerine, Milletvekillerimize çağrımız çok açık. Bu yasa, sadece ağaçları değil, sizin seçmeniniz olan halkı kökünden söküp atacak. Eğer halkı temsil ediyorsanız, maden sahasına Hayır deyin. Vicdanınız ve yemin ettiğiniz Anayasa arasında tercihinizi yapın. Ayrıca bu kanun maddesi neden bu kadar hızlı geçirilmeye çalışılıyor diye de sorguluyoruz. Sorguladığımızda; Türkiye ekonomisi madencilikten kısa vadeli gelir elde etmeye odaklandığını görüyoruz.
Yabancı ve yerli maden şirketlerinin bu kanun maddesi için baskısı çok yüksek olduğunu görürsünüz. Seçim süreci yaklaşmadan önce, tartışmalar büyümeden sessizce geçirme hedefi var. Bu da gösteriyor ki bu teklif, şeffaflık ve halkın yararı için değil, şirketlerin çıkarı için hazırlanmıştır. Yerelde ve ulusal boyutta her zeminde kararlıkla sürdüreceğiz...' şeklinde konuştu.