Enes Tarım

Gelecek Tahayyülümüz -2

Enes Tarım

Bugün o ilk mesajın geldiği asrısaadet döneminin arılık ve saflığından çok uzaktayız.
Yaşadığımız her asır yeni sorunları beraberinde getirdi.

İlk inzalin üzerinden yaklaşık bin beş yüz yıl geçti ve bugün teknoloji bir kutsala ve dine dönüşmek üzere.

Yeni nesiller her geçen gün dini dışlayan, kutsal metinlere inanmayan birer teknolojik kul görünümüne bürünüyor. 

Dinlerin, dini mekânların, mabetlerin ilgi görmemesi yeni kuşakların artık dinlerin sözünün tükendiği, bir değer üretmediği kanaatinin bir sonucu şüphesiz. 

Dini kurum ve ilahiyat alanındaki okulların sayılarındaki hızlı artış ta maalesef bunu önleyemiyor. 

Cami, Kuran Kursu, İmam Hatipler, İlahiyat Fakülteleri tarihte hiç olmadığı kadar çoğalıp, dini cemaat ve derneklerin çoğu birer holdinge dönüşse de bu durum dinsel alanı güçlendirmeyip bilakis her geçen gün zayıflatıyor, zaafa uğratıyor.

Tarikatlar modern binalarda toplantılar yapsa da, devlet içerisinde dindarlar önemli mevkilere gelse de ve diyanet bünyesindeki din adamı sayısı sürekli artarak bütçe rekorları kırıyor olsa da bu maalesef böyle.

Din artık toplum nezdinde “yükselen değer” değil.

Müntesiplerin yeni kuşaklarla diyalog geliştirememesi, ilişki kurabilecek bir din dili inşa edememesi sadece eskinin tekrarı ile yetinmesi ve geçmişe ait tüm gelenek ve örflerin din adı altında kutsanışı bizi bugünlere getirdi.

Eski olan her şeyin ilahi niteliğe büründürülmesi, toplumun kültürlü/ entelektüel kesimleri ile diyaloğun kesilmesi yeni nesillerin dine bakışını değiştirerek, ömrünü tamamladığı istifhamına yol açtı.

Teknolojik esaret tüm yeryüzünü işgal etti.

Ruhlarımızın bir varlık ve tasavvur krizi içinde olduğunun farkında dahi değiliz.

***

Pekâlâ, böyle bir tablonun ortaya çıkışında, böyle bir resmin oluşmasında asıl sorumlu olan kim?

Din mi?

Sanmıyorum.

En büyük sorun müntesiplerin yani bizlerin bir ahlakilik ortaya koyamaması sorunu galiba.

Kendisini çağın dili ile ifade edemeyen, zamanın ihtiyaçlarını göremeyen ve bu ihtiyaçlara uygun reçeteler sunamayan din değil dindarlıktır…

Dinin bir tarikatlar bataklığına dönüştürülmesi, insan doğasına ters düşen tevillerin kitabın her ayetini işgal etmesi beraberinde bugünü yorumlayamamak, geçmişte takılı kalıp her gelenek ve örfü kutsamak, tekfirciliği yaygınlaştırarak hak adalet ve özgürlük kavramlarına mesafeli durmak dinin yeni nesiller nezdinde sorgulanmasına yol açtı.

En önemlisi dindarların bugünkü nesillere hitap edebilecek bir din dili geliştirememesi onlarla diyalog kuramaması ya da bunun için bir çabaya girmeyi dahi göze alamayacak kadar hantallaşmasıdır.

Aklı bir kenara itip sadece rivayet merkezli bir geçmişe takılıp kalmasıdır…

***

Bugün bilgi inanılmaz hızla akarken dünyanın hangi kasabasında hangi köyünde yaşarsanız yaşayın sadece akıllı telefonunuz  yardımıyla her şeye kolaylıkla ulaşabiliyorsunuz.

Ve bu teknolojik devrim maalesef örf adetlerimizi kültür kalıplarımızı insani ilişkilerimizi tahrif ederken kutsallık algımızı da hızla değiştiriyor.

Yeni nesiller neredeyse bugün çoğu alanda bu teknolojik gelişim nedeniyle geçmiş asırların belki en bilgili insanlarından kat be kat daha fazla bilgiye sahip.

Ve eğer biz Müslümanlar yeni kuşaklar için bugüne dair kapsamlı bir öngörü geliştiremezsek, geleceğimizi dini öteleyen bilgi ve algılar şekillendirecek.

Çünkü değişimin hızı her geçen gün insan olmanın anlamını değiştirmeye başladı bile.

Şüphesiz yenidünya sanal bir dünya olacak ve gelecekle ilgili emin olabileceğimiz tek şey her şeyin değişebileceği gerçeğidir.

Ve dinin bu hengâmede sadece bir ahlaki değerler manzumesi haline gelebilecek olması en büyük sorunumuz.

O çok güvendiğimiz ‘kalbimizin sesini dinlemek’ eskisinden çok daha karmaşık bir iş haline geldi.

Binlerce yıl felsefeciler, şairler ve peygamberler insana kendini tanıması için yol göstermişken şimdi insanlık bir takım sömürgeci odakların elindeki yapay zekâyla rekabet etmek zorunda.  

Bugün sadece çocuk ve gençlerimiz değil hepimiz tüm toplumlar büyük manipüle operasyonların öznesi haline geldik.

Akıllı telefonlarımız, bilgisayarımız, banka hesabımız ve attığımız her adım birilerinin kontrolü altında. 

Tıpkı bilgisayarların hacklenmesi gibi yeni nesillerimizin beyin ve ruh dünyası da düşünsel hacklemenin hedefinde.

Şu anda bile bizi izliyorlar… 

Nereye gittiğiniz, neyi satın aldığımızı, kimlerle görüştüğümüzü biliyorlar. 

Aldığımız nefesi, kalp atışlarımızı takip ediyorlar.

“Big Data” adını verdikleri bilgi birikimleriyle bizi her gün daha da yakından tanıyorlar. 

Bütün bunlar hepimizin gözü ününde gerçekleşirken hiçbir şey yapmadan, sadece pasif durarak, uyum sağlayarak ve otoritenin bizden istediklerini yerine getirmek şimdiki genel tercihimiz.

Ve yaşadığımız hayat üzerindeki az da olsa sağlamış olduğumuz kontrol git gide azalırken “”neo emperyal” rol modellerin bizi çekmek istedikleri yöne doğru her geçen gün emin adımlarla yürüyoruz…

Selam ve dua ile…

Yazarın Diğer Yazıları